Bu haftanın diğer Haziran haftalarına göre bir özelliği var:
Annelerin aşık olduğu…
Bızdıkların vazgeçemediği…
Evlerinin tadını çıkaracak vakit bulamasalar da kalpleriyle orada olan…
Çocukluklarını yitirmemiş, hatta bazen hanımların “Koca bebek” tabirini kullandığı…
Çocuklar ne kadar büyüseler de başları sıkıştığında kollarında huzur buldukları, kendilerini güvende hissettikleri…
birilerinin özel günü bu hafta. (more…)
Yaz gelince ve okulların kapanışı yaklaştıkça etrafımdaki herkes çocuklarla yazın ne yapacağını konuşmaya başladı.
Ben geçen sene Maya’yı Gymboree’nin yaz okuluna göndermiştim. O zaman daha üç yaşındaydı. Çok yoğun bir program istememiştim. Gymboree ise her türlü esnekliği gösteren bir kurum olarak bizi çok mutlu etmişti. (more…)
Yaza ilk girişi geçen hafta yaptık bızdığımla. Yazıları takip edenler bilir, tercihim duyduklarımdansa yaşadıklarımı, kendi tecrübe ettiklerimi paylaşmak yönünde.
Mayıs-Haziran ayı çocuk dergilerine baktığınızda çocukla gidilecek tatil beldeleri hakkında yazılar görmüşsünüzdür.
Ben de sizlerle geçen haftaki Hillside Fethiye tecrübemi paylaşmak istiyorum bu yazıda. (more…)
Bir önceki yazımda sizleri Tarsus Amerikan Koleji’nden arkadaşım Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op.Dr. Oğuz Yılmaz ile tanıştırmıştım.
Sorduğum sorular fazla olunca ve o da kıymetli bilgilerini bizden esirgemeyince, söyleşimiz biraz uzun olmuştu. (more…)
Category: Faydalı Bilgiler, Konuklarımız, Sağlık
Göğsümü gere gere Tarsus Amerikan Koleji‘nden olduğumu söylüyorum her yerde. Ortamı, öğretmenleri, öğrencileri ama en çok da arkadaşlığı ile bence muhteşem bir okul. Şu ana kadar hangi adımı attıysam hayatta, TAC’li arkadaş ve büyüklerimden destek gördüm.
Eski işlerimde, yeni projelerimde onlar hep varlar, hep destekler. (more…)
Category: Faydalı Bilgiler, Konuklarımız, Sağlık
Anneannem örnek aldığım bir kişiydi. Pek çok yönüyle zamanının çok ilerisindeydi.
İlgimi çeken özelliklerinden biri de her zaman yeniliklere açık olmasıydı. Yeni bir şey denemeye, yeni bir yer görmeye, yeni bir uğraş bulmaya, evinin dekorasyonunu yenilemeye, arabasını değiştirmeye, yeni bir mekan keşfetmeye hepimizden önce hazırdı. Hayatı dolu dolu yaşardı.
“Benden geçti artık” cümlesini biz ondan hiç duymadık.
Yaşıtlarımda sık gördüğüm ve beni rahatsız eden bir yaklaşım mutlu olabileceği bir tecrübeyi yaşamaya korkmak. İş işten geçti, yaş kemale erdi tarzı bir davranış sergilemek.
Kırkından sonra meslek mi değiştirilirmiş? Neden olmasın? Sizi ne mutlu ediyor? Neyin varlığı sizi daha doyumlu bir insan haline getirecek? Nedir bugüne kadar aklınıza gelmemiş (geçten geçe çıkan) o harika fikir? (more…)
Havalar güzelleşince spor salonuna kapanmak çok da cazip gelmemeye başladı. Ben de kulağımda müziğim (Dido’nun ya da Taylor Swift’in harika sesleri ve tempolu müzikleri eşliğinde yürümek çok keyifli oluyor bu arada…), kendimi Bebek-Kuruçeşme hattına atıyorum kızıcığı okula bıraktıktan sonra.
Bu yürüyüş rotasında belirli bölümlerde, özellikle Arnavutköy’e yaklaşınca balıkçılar ile aynı kaldırımı paylaşıyoruz. Belki de hiç denemediğimden ve cehaletimden olsa gerek, böyle kaldırımdan aşağıya sarkıtılmış oltalarla minicik balıkları beklemenin keyfini bir türlü anlayamadım. Uzun uzun bekliyorlar ve sonunda minicik balıklar yakalanıyor. Hani bir teknede, denizin ortasında olunsa belki daha bir heyecan, hareket olur ama uzun saatler sabit durmak pek bana göre değil galiba.
Her neyse, işte bu yürüyüş yolunu balık tutma aşamasında olan meraklılar ile paylaşmak bazen oldukça zor oluyor. Tam oltayı atacaklar, siz arkalarından geçmeye niyetleniyorsunuz. Herkes çok dikkatli olmalı. “Ya gözüme o minik kancalardan biri takılırsa?” diye korktuğumdan itina ile geçiyorum, bekliyorum, onlara öncelik veriyorum.
İşte yine o günlerden birinde balıkların nasıl peş peşe oltaya takılabildiklerini merak ettim. Yani görüyorsunuz öndeki arkadaş takılmış, neden siz de aynı hatayı yapıyor, aynı yolun yolcusu oluyorsunuz? Balıkların akıllı olmadığı söylenir hep. Zekalarına şüphe ile bakılır.
Halbuki aslında bazı yönlerden biz de onlardan çok farklı değiliz diye düşünüyorum bazen.
Nasıl mı?
Gençlik yıllarınızı düşünün…
Tekrar ve tekrar aynı yanlış kişiye aşık olduğunuz hiç olmadı mı?
İnsanların değişebileceği konusundaki yanlış düşünceyi, siz de paylaşmadınız mı?
Ya da arkadaşlarınız size “Sen de hep böyle yapıyorsun. Akıllanmadın hâlâ!” demediler mi şu veya bu konu için.
Kış geldiğinde tatlılara yumulup, yaz yaklaştıkça aynadaki görüntünüzü beğenmemeye başladığınız olmadı mı hiç?
Ardından (özellikle bayanlar için) o sene piyasaya sürülmüş en teknolojik inceltme, sıkılaştırma, selülit giderici cihaza gözünüzü dikip, bütçenizi ayırmadınız mı? Ve yine, evet yine hiç bir sonuç alamadınız mı?
Peki iş hayatınızda egonuza yenik düşerek aynı tarzda yanlış kararlar aldığınız olmadı mı hiç?
Sevdiklerinizin vefatini takiben, her seferinde “ Zaman su gibi akıp gidiyor. Yaşamak lazım hayatı. “ demediniz mi? Ve sonra ne oldu?
Yine eski, sizi mutsuz eden, o anlamsız koşuşturmada tüm güzellikleri ertelerken bulmadınız mı kendinizi?
Vücudunuzu çok zorlayan bir hastalık esnasında yemin etmediniz mi kendi kendinize, sağlığın öncelikli olması gerektiği ve bu konuda iyileşir iyileşmez neler neler yapacağınızı. Sonrasında ise yine eski kötü alışkanlıklarınıza dönmediniz mi?
Liste uzar gider.
Peki balıklardan ne farkımız var?
Onlar da arkadaşlarına güveniyorlar, onların yaptıkları doğrudur herhalde diyorlar, takip ediyorlar.
Ya siz bunu hiç yapmadınız mı?
Geçen yazıda neden boşanıldığı konusunu ele almıştım. Bu yazıyı takiben yazıyı okuyanlardan bloga değil ama bana yorumlar geldi. Enteresan görüşler var gerçekten. Görebildiğim, bu konuda kafa patlatan bir tek ben değilmişim…
Bugün evlilik konusunu keyifli ve faydalı bir şekilde ele alan I’d Trade My Husband for a Housekeeper isimli kitaptan bir kaç önemli noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kitap, özelikle çocuk doğduktan sonra evliliği korumanın yöntemlerini şakacı bir üslupla anlatıyor. (more…)
Category: Günlük Hayat
İyi Günde, Kötü Günde…
Evlenirken hep böyle söylenmez mi? İçimizden hep bunları geçirmez miyiz?
İçimiz erir yanımızdaki kişiye, hayatımızın aşkına bakarken.
Harika bir gelecek hayal ederiz o kişiyle. Bu hayalde sadece ve sadece mutluluk vardır. Ne bizi mutlu ediyorsa o vardır, bir film şeridi gibi akar gözümüzün önünden. (more…)
Category: Günlük Hayat
Okuma saatlerine ilk başladığımda hayalim etrafımı saran bu minikler gibi daha pek çoklarının başka başka güzel mekanlarda da, başka kitap okuyan anne, baba ya da kitabevi sahiplerinin etrafını sarmasıydı. Yani yayılmasıydı, kanıksanmasıydı.
Çocukların kitapla haşır neşir olması, birbirlerine hediye alırken nasıl oyuncak akıllarına geliyorsa, kitapların da akıllarına gelmesiydi, hatta öncelikli olmasıydı.
Kitap ile ilgili sohbetlerin, çeşitli etkinliklerin artmasıydı.
Kitabın nasıl benim olduysa, yeni yetişmekte olan bızdıkların da hayatında önemli bir yer tutmasına bir miktar da olsa yardımcı olabilmekti.
Sanırım bunu ufak ufak başarmaya başladık Sihirli Sayfalar’da…
Hürriyet‘ten, sevgili Sibel Arna‘nın birkaç hafta önceki yazısı, Parents ve Bebeğim ve Biz dergilerinin Mayıs ayında bize yer vermeleri, bunlara ek olarak çok keyifli iki internet sitesinin (Urban Lulu ve Çocuk Vizyon) okurlarına bizleri duyurmuş olması, aktivitemizin daha geniş kitlelerce bilinmesini sağladı.
Bunun ötesinde, etrafımdaki bızdıkların her geçen hafta daha da kitapla iç içe olduklarını gözlemliyorum.
Ve çok yakın bir zamanda, çok sevdiğim bir arkadaşım minik oğlunun okulunda olacak doğumgünü kutlamasında kitap okuma fikriyle beni aradı.
Ne kadar güzel değil mi? Giderek artacak, giderek yaygınlaşacak. Çocuk aktivitesi deyince sadece balonlar, animasyon, oyunlar değil, kitap okumak da akla gelecek. Yeni nesiller bizlerden daha da fazla okuyacak.
İleride “Sihirli” Ayşe’nin yaptığı gibi, diğer kitabevleri de mekanlarını okumak isteyenlere düzenli olarak açacaklar hatta kendileri teklif edecekler, organize olacaklar, kitaplar okunacak, kitaplar elden ele dolaşacak…
Minik adımlarla ilerliyoruz.
Pazarlarımız hâlâ sakin ama olsun… Çalışan anneler, yoğun babalar çocuklarıyla kitaplı bir Pazar geçirmek istediklerinde takacaklar bızdıkları kollarına gelecekler.
Bu haftanın babası Tarsus Amerikan Koleji‘nden minik kardeşim Müge‘nin sevgili eşi Hakan Bey‘di.
Kendisine yaptığı harika okumadan dolayı teşekkür ederken, yüzünde keyifli bir tebessüm vardı. “Keşke daha da kalabalık olsa, çok güzel bir şey yapıyorsunuz.” dedi.
Olacak, o da olacak… Pazar günleri çocukları ile Bebek Parkı’na gelen ya da civarda kahvaltı edip yapacak aktivite arayan herkes kitap okuyan birisini dinlemenin çocukları için ne kadar faydalı ve keyifli olduğunu keşfedecek…
Bu konuda sizlerin desteği çok önemli tabii… Yayın bu aktiviteyi yayabildiğiniz kadar. Herkes faydalansın.