Havalar güzelleşince spor salonuna kapanmak çok da cazip gelmemeye başladı. Ben de kulağımda müziğim (Dido’nun ya da Taylor Swift’in harika sesleri ve tempolu müzikleri eşliğinde yürümek çok keyifli oluyor bu arada…), kendimi Bebek-Kuruçeşme hattına atıyorum kızıcığı okula bıraktıktan sonra.
Bu yürüyüş rotasında belirli bölümlerde, özellikle Arnavutköy’e yaklaşınca balıkçılar ile aynı kaldırımı paylaşıyoruz. Belki de hiç denemediğimden ve cehaletimden olsa gerek, böyle kaldırımdan aşağıya sarkıtılmış oltalarla minicik balıkları beklemenin keyfini bir türlü anlayamadım. Uzun uzun bekliyorlar ve sonunda minicik balıklar yakalanıyor. Hani bir teknede, denizin ortasında olunsa belki daha bir heyecan, hareket olur ama uzun saatler sabit durmak pek bana göre değil galiba.
Her neyse, işte bu yürüyüş yolunu balık tutma aşamasında olan meraklılar ile paylaşmak bazen oldukça zor oluyor. Tam oltayı atacaklar, siz arkalarından geçmeye niyetleniyorsunuz. Herkes çok dikkatli olmalı. “Ya gözüme o minik kancalardan biri takılırsa?” diye korktuğumdan itina ile geçiyorum, bekliyorum, onlara öncelik veriyorum.
İşte yine o günlerden birinde balıkların nasıl peş peşe oltaya takılabildiklerini merak ettim. Yani görüyorsunuz öndeki arkadaş takılmış, neden siz de aynı hatayı yapıyor, aynı yolun yolcusu oluyorsunuz? Balıkların akıllı olmadığı söylenir hep. Zekalarına şüphe ile bakılır.
Halbuki aslında bazı yönlerden biz de onlardan çok farklı değiliz diye düşünüyorum bazen.
Nasıl mı?
Gençlik yıllarınızı düşünün…
Tekrar ve tekrar aynı yanlış kişiye aşık olduğunuz hiç olmadı mı?
İnsanların değişebileceği konusundaki yanlış düşünceyi, siz de paylaşmadınız mı?
Ya da arkadaşlarınız size “Sen de hep böyle yapıyorsun. Akıllanmadın hâlâ!” demediler mi şu veya bu konu için.
Kış geldiğinde tatlılara yumulup, yaz yaklaştıkça aynadaki görüntünüzü beğenmemeye başladığınız olmadı mı hiç?
Ardından (özellikle bayanlar için) o sene piyasaya sürülmüş en teknolojik inceltme, sıkılaştırma, selülit giderici cihaza gözünüzü dikip, bütçenizi ayırmadınız mı? Ve yine, evet yine hiç bir sonuç alamadınız mı?
Peki iş hayatınızda egonuza yenik düşerek aynı tarzda yanlış kararlar aldığınız olmadı mı hiç?
Sevdiklerinizin vefatini takiben, her seferinde “ Zaman su gibi akıp gidiyor. Yaşamak lazım hayatı. “ demediniz mi? Ve sonra ne oldu?
Yine eski, sizi mutsuz eden, o anlamsız koşuşturmada tüm güzellikleri ertelerken bulmadınız mı kendinizi?
Vücudunuzu çok zorlayan bir hastalık esnasında yemin etmediniz mi kendi kendinize, sağlığın öncelikli olması gerektiği ve bu konuda iyileşir iyileşmez neler neler yapacağınızı. Sonrasında ise yine eski kötü alışkanlıklarınıza dönmediniz mi?
Liste uzar gider.
Peki balıklardan ne farkımız var?
Onlar da arkadaşlarına güveniyorlar, onların yaptıkları doğrudur herhalde diyorlar, takip ediyorlar.
Ya siz bunu hiç yapmadınız mı?