Korku Dolu Gözler

Son bir aydır etrafında bir minik kedicik var. Nereye gidersem beni takip ediyor. Tek başına minik evimizdeki hiç bir odaya girmiyor. Balkona tek başına çıkmıyor. Odasından oyuncaklarını almak için içi gitse de yanında ben olmadan odasına girmiyor.

“Bizim evde bir minik aslan vardı, bu kedi de nereden çıktı?” diye düşünüyorum, anlam veremiyorum.

Biz bu minik kediciğe her zaman çok gerçekçi yaklaştık, hiç yalan söylemedik ki güveni sarsılmasın, hiç gereksiz korku elementlerini sunmadık ki aslında varolmayan şeylerden boş yere korkmasın.  O gerçekte cadı olmadığını bildi, kitapta var olsa da; yağmurun nasıl oluştuğunu anlattık ki gök gürültüsünden irkilse de korkmasın diye…

Tam da Feriha Dildar ziyaretimiz öncesinde denk geldi bu korku durumları. Feriha Hanım’ın görüşlerine önem veriyorum – ziyaretlerde beni çok terletse de ondan vazgeçemiyorum. Zaten oldukça aralıklı gidiyoruz diye düşünüyorum. Dört ya da beş ayda bir (hatta bazen işin ucu kaçıyor altı ay görüşmemiş oluyoruz) bir saatliğine biraraya geliyoruz.

Her neyse, daha önce korku konusunu konuşmuştuk kendisi ile. Gayet normal olduğunun farkındayım ama bu sefer eskiye göre daha yoğun yaşıyoruz. Gece ışıksız uyuyamıyor, arada uyanır da odasını karanlık bulursa kıyamet kopuyor,… en önemlisi evde gündüz bile tek başına dolaşamıyor.

Feriha Hanım bunun normal olduğunu söyledi yine. Çocukları en çok belirsizlikler ve bilinmeyen korkuturmuş.
“Aslında sadece onları değil bizi de…” diye düşündüm bir an için.
Her anlamda belirsizlik, konuyla direkt alakalı olmayan korku ile kendini gösterirmiş.
Anne ile baba arasındaki ilişkide belirsizlik, cinsellik hakkında soru işaretleri,  evde bir kapının arkasında ne olup olamayacağı hakkındaki soru işaretleri, belki arkadaşlık ya da okul ile ilgili bilinmezlikler korku olarak kendini gösterirmiş.

Yapılması gereken “Aman canım ne var korkacak, kocaman kız oldun artık, sen de ne ödleksin. Hadi bakiiim git odana!!!” tarzı bir yaklaşımdansa, onu rahatlatıcı şekilde yanında olmak ancak aynı zamanda korkacak bir şey olmadığını izah etmekmiş. Sakin ancak kararlı. Yani “Peki birlikte banyoya gidelim Mayacım. Bak kapının arkasında canavar yok, gördün mü?” tarzı bir yaklaşım…

Ben açıkcası bazen acayip bayıyorum. “Mayacım lütfen neden korktuğunu söyler misin?” diye karşıma alıp oturtuyorum. Bana o kocaman kocaman gözlerini daha da açarak bakıyor ve o an aklına ne geldiyse söylüyor. Direkt konuyla alakalı olmak zorunda değil. Ya da bu soruya o an diğer seferlerden farklı cevap verebiliyor. Şaşırtıyor beni, sonuca varmamı ve çözüm bulmamı engelliyor.

Ben bir sorun gördüğümde çözmezsem rahatsız olanlardanım. (Control freak? Yooo, ben mi? Asla!)
Rahat uyuyabilmem için kafam dingin ve temiz olmalı. Onun için bu durum beni inanılmaz rahatsız ediyor. Çaktırmamaya çalışıyorum, aklımda Feriha Hanım’ın söyledikleri…  En azından geçici de olsa bir çözüm bulmam şart! “Sleep over it” lafı hiç bana göre değil. Uyuyamam ki zaten…

Son bir aydır düzgün uyuyamadığımı anlamışsınızdır bu yazıdan… En son annem ile Mayadrom’da çok sevdiğimTırtıl Kids kitabevindeydik, Maya’nın bir arkadaşına hediye almak amacı ile.

Annem konuyla ilgili sıkıntımı bildiği için bana bu doğrultuda kitaplar buldu. Şimdi onları okumaya başladım Maya’ya…

Biri “All Kinds of Fears”, çeşitli korku nedenlerini anlatıyor ve hepsinin aslında çok normal olduğunun mesajını veriyor. Bununla birlikte kitabın en sonunda öneriler bölümü var. Mesela gece karanlıktan ya da gök gürültüsünden korkuyorsanız, uykuya odanızda ufak bir ışık ve sakin bir müzikle dalabilirsiniz diyor. Bu öneri Mayacığın çok hoşuna gitti. Işığını zaten açık bırakıyorduk ama şimdi bir de bebekken kullandığım IPod Shuffle’ı koydum başucuna, içinde Norah Jones, Dianne Krall gibi sanatçıların nefis şarkıları yüklü. Ve gerçekten çok kısa zamanda uykuya daldı, ben odasında kendi kitabımı okurken… Eskiden ben yanında olmadan uyurdu ama şimdilik hızlı şekilde nasıl uyayacaksa o sisteme razıyız…

Diğer kitap ise “Daisy the Doctor”. Maya gibi doktora gitmekten korkan çocuklara doktorların da bir hayatları olduğunu anlatıyor kitap ki bu bence çok önemli. Yani doktorların da çocukları var (mesela Maya buna çok şaşırdı. Hatta Hilal Teyzesinin iki tane oğlu olduğuna inanmadı), doktorlar da sabah evlerinden çocuklarını okula bırakıp iş yerlerine geliyorlar ve günün sonunda çok yoruldukları için başları ağrıyabiliyor mesajını veriyor. Harika bir kitap.

Hissediyorum (ya da umuyorum) ki bu kitaplar bizim için çok faydalı olacak…

Şimdilik kendimce bu duruma bir miktar çözüm bulduğum için sizlere yazı yazabiliyorum yoksa böyle masa başında oturabilir miydim sanıyorsunuz??!!!

Tecrübeler, öneriler beklenmekte…Bu sefer yazıyı sadece okumak yok, haberiniz olsun 🙂

Leave a comment