Bu Kadar Okul Hayatı Yeter!

Ağlamaklı bir ses, hafif aşağı doğru sarkmış bir alt dudak ve dolu dolu kocaman gözler: “Sıkılıyorum, senin gitmeni istemiyorum.”

İçi içini kemiren fakat miniğine çaktırmamaya çalışan bir yüz ifadesi ve sakin bir ses tonu: “Neden sıkılıyorsun tatlım?”

Ses gittikçe daha yükselmeye başlar ve bir göz damlası süzülür: “Sıkılıyorum, okula gitmek istemiyorum.”

İçten gelen bir iç çekme (sessizce, asla konuyla ilgili sıkıntı duyduğunu belli etmeyeceksin) ile: “Ama okulunu çok seviyorsun sen. Arkadaşlarından okul çıkışı bir türlü ayrılamıyorsun. Hem nefis bir bahçeniz, sincaplarınız, kuş yuvalarınız var. Ne oldu şimdi birden bire?”

Sniff, sniff, buaahhhhhhhhhhhhhh…

Şu son haftanın özeti bu şekilde.

Gerçekten ne oldu bilmiyorum. Fakat tam bir haftadır bu tarz bir konuşma gerçekleşiyor; ya okul kapısında, ya evde, ya evden çıkmak üzereyken ya da yatakta.

Önce biraz nezle gibiydi Maya. Dedim ki herhalde biraz kırıklığı var, evde dinlensin. Dinlenmek iyi geldi gerçekten. Hemen burun akıntısı geçti. Ertesi gün de çok yorgun olduğunu belirtti miniğim. Tamam dedim cici bir anne olarak ama akabinde uyarımı yaptım. “Eğer yarın da kendini iyi hissetmezsen doktoruna bir görünelim, belki de hasta oluyorsundur.”

Gözler fal taşı gibi açıldı… Kafa hemen sallandı, bukle bukle saçlar karıştı.

“Yok yarına iyi olurum zaten.”

Derken diğer sorular gelmeye başladı.

“Ya sıkılırsam?”

“Beni ara canım, hemen gelir alırım seni.”

“Ya çok sılırsam?”

“Yine ara beni, gelirim hemen.”

“Ya az sıkılırsam?”

“Az sıkılırsan belki başka bir oyun eğlenceli gelir. Öğretmenine söylersin, yardımcı olur sana.”

“HAYIR!!!”

Hay aksi, nasıl oldu bu böyle? Benim sorunsuz okuluna giden kızıcım, üç ay içinde sıkılmaya ve okul hayatını bitirmeye mi karar verdi?

Sevgili eşimin, ben tahmin etmiştim edasıyla, yüzünde hafif bir gülümseme…

N’oldu şimdi? Nedir bu ben kazandım, bak ben haklıymışım edası?

Gözlerimden şimşekler çıkarak ona bakıyorum… “Nasıl yani?” deyince açıklama ihtiyacı duyuyor sessiz konuşmasını: “Ben de hiç sevmedim okul hayatını, bence de sıkıcı. Üstelik daha o kadar uzun bir okul hayatı var ki…” demez mi?!!

Gel de bunalıma girme. Halbuki yuva çok eğlenceli. Bir sürü oyunlar, resim, müzik, sevdiği arkadaşlar, bahçe saati, koşturma, vs. vs.

Evet anlayabiliyorum tabii, her sabah aynı saatte kalk, hazırlan, okula git, yemek ye, biraz uyu, tekrar oyna ve eve dön. Ertesi sabah aynı düzeni tekrarla. Belki de sıkıcı ama evde oturmak bence daha sıkıcı.

Birkaç arkadaşıma soruyorum. Kimisi bunu hiç yaşamamış. Yorum yapamıyor. Kimisi okulda minicik de olsa birşey canını sıkmıştır, şu an tam ifade edemiyordur. Seneye beklemediğin bir an çıkar diyor.

Benim pozitif kuşum annem, dönemseldir geçer diye bana güç vermeye çalışıyor. Bu dönemler hiç bitmiyor ki… Hayatımız çok renkli. Her an yeni bir döneme giriyoruz, tam bu bitti derken ufak bir es ve tekrar yeni döneme merhaba!

Öğretmeni yumuşak bir yaklaşımla Maya’ya okulda istemediği hiçbir şeyi yaptırmayacaklarını söylüyor. Bana da sabırlı olmamı, bazen çocukların böyle dönemleri olduğunu, bunun hem kıştan hem de süreklilikten kaynaklanan bir sıkılma olabileceğini, aynı zamanda neyi ne kadar yaptırabilirimi denemek isteyebileceğini söylüyor. Yani olasılıklar çok geniş.

Fakat bugün Maya okulun ne kadar esnek olduğunu test etmeye karar vermiş görünüyor. Zira gün ortasında aradığımda, öğlen sadece yoğurt yediğini, öğle uykusunu reddettiğini, alternatif olarak sunulan oyunları da istemediğini belirttiğini öğreniyorum. Aradığım esnada Maya bir sandalyeye oturmuş, gözlerinden uyku akmasına rağmen uyumamakta direniyordu. Bakalım günün devamı nasıl geçecek.

Belki de gerçekten hepimiz sınavdayız da haberimiz yok. Hazırlıksız yakalandık. Okul anılarım canlandı: Herkes kağıt kalem çıkartsın. POP QUIZ!

Gelişmelerden sizi haberdar edeceğim. Bu arada böyle birşey yaşamış olanlar şu zavallı anneye acıyıp beni aydınlatsınlar çok rica edicem. Yalnız uyarıyorum: şu an sadece ve sadece mutlu sonlara açığım 🙂

SI-KI-LI-YORUMMMMMMMMMMMM! Bilmem anlatabildim mi?

One Comment

  1. Defne'cim böyle bir şey henüz Serra ile yaşamadık ama kendi çocukluğumu hatırlayarak anlatmam gerekirse (bu durum tam maya'nın ki gibi değil ama sonu için yazıyorum -happy ending-) ben anneme çok yapışık bir çocuktum ve yuva fikrinden tamamen nefret ederek anaokuluna kadar annemin 3-4 denemesinde de yeri göğü inleterek 1 haftanın sonunda annemin yanına evime geri dönerdim. Anaokuluna da zorunlu olduğumu söyledikleri için gitmiş ve yine de her sabah (bu abartı değil gerçekten her sabah) hazırlanıp servise inmeden anneme sarılıp 10 dakika ağlayıp sonra gözümü silip öyle inerdim ve her gün öğlen yemeğine inerken (hala merdivenler gözümün önünde ve de kendim) gözümden bir damla yaş süzülürdü, öğlen uykularında da hep duvar kenarı yatak kapmaya çalışırdım ki duvara dönüp duvarda annemle ilgili hayaller kurabileyim diye. Gün içinde oynar, eğlenirdim de aslında kötü geçmezdi günlerim. Gel gör ki sonra ne ilkokulda ne de sonrasında hiç bir sorun yaşamadım. Kimselerin sevmediği hatta nefret ettiği Avusturya Lisesinde bile çok mutlu mesut ve başarılı okudum 8 sene. O yüzden merak etme bence geçici bir dönem. Benimki kadar uzun ve sancılı olacağını sanmam Maya'nınkinin. Sonrasında da "herkes kendi derdinde" dedirtecek çok sıcak bir gelişmeyi paylaşmak istiyorum :) Senin bildiğin üzere, anneannemiz Serra ile çok ilgili bebekliğinden beri... Serra 3 yaşında şu an ve bu üç sene içinde sayısız geceler anneannesinde kaldı. 10 güne kadar varan bir sürü seyahate yine Serra'yı anneanneleri ile bırakarak gittik. Genelde anneanne giderken daha çok sorun çıkarır, bizi kapıya koyardı. Almaya gittiğimizde gelmek istemez, onlar getirmeye çalıştığında onların evden çıkmaz bir türlü vs... Yarın sabah da haftasonu için anneannesi ve dedesi ile Abant'a gidecek(ti) diye planlandık. Yine Serra da bir heyecan 2 gündür o gün mü gideceğim bugün mü, okulda herkese ilanat ben yarın yokum anneannemlerle gidiyorum diye, pek mutlu aman ne iyi bizim de haftasonu biraz dolu zaten vs... Akşam yemek sonrası Serra uykuya hazırlanıyor ben de bavulunu yapıyorum. Serra içine istediği oyuncakları vesaireleri yerlestiriyor. Tüm detayları unutmayayım diye annemin hazırladığı listeyi kontrol ediyorum. Ne olur ne olmaz ilaçları, şampuanı, tokaları, ıvır zıvır ne varsa yerlestiriyoruz. Tam sonuna geliyoruz, Serra gözyaşları içinde "ama ben seni çok özliceemmm" diye koşup boynuma sarılıyor. Şaşırıyorum tabi... Ah canım ben de seni çok özleyeceğim derken hiç olmayacak bir şey ama bir söyleyeyim diye düşünüyorum "istersen bizle kal, gitme diyorum" "evet" diye içini çekerek kafa sallıyor. Ama sonra hissediyorum o çaresiz bakışlarından, gitse bir türlü gitmese bir türlü bir duygu içinde. Yarın sabah karar ver istersen diye kapatıyoruz konuyu uyuyor. Bakalım yarın sabah bizi neler bekleyecek. Biz de bizim için çok önemli bir dönemi kapayıp yeni bir döneme başlıyoruz sanırım. Sanırım "Elvada anneannesiyle diye hiç gözüm arkada kalmadan seyahatlere gidişlerim"... Kızım özlemek duygusunu keşfetti...
    Reply 17 December 2009 at 22:49

Leave a comment