Başarısızlık İçin 10 Emir – 1

Bir süre önce bu harika kitabı çok sevdiğim bir akrabam yolladı bana.


Coca-Cola‘nın efsanevi başkanı Donald R. Keough‘un kaleme almış olduğu ve önsözünü Muhtar Kent‘in yazdığı kitabın ismi İş Yaşamında Başarısızlık İçin On Emir.

Anlatılanlar her ne kadar iş hayatını kapsasa da, aslında gündelik hayatta da örnek alabileceğimiz konulara parmak basıyor diye düşündüğümden burada sizlerle  paylaşmak istedim.

İlk beş emir bu yazıda, ikinci beş emir bir sonrakinde olacak. Sizleri fazlasıyla uzun bir yazıyla sıkmak istemiyorum zira. 

 

BAŞARISIZ OLMAK İSTİYORSANIZ…

Birinci Emir – Risk Almaktan Vazgeçin

Gündelik hayatta da öyle değil mi? Eğer renkli bir yaşam sürdürmek istiyorsak, ama ufak, ama büyük çeşitli riskler alırız. Aksi takdirde son derece monoton, sıradan, bize heyecan vermeyen, gelişmemize katkıda bulunmayan bir hayat içerisinde akıp gideriz.

Tanımadığınız bir ülkeye yaptığınız bir seyahat, yeni açılmış bir mekanda yediğiniz bir yemek, ilk defa deneyeceğiniz bir spor dalı, çocuğunuzla yapılan ilk uzun uçuş, bebeğinizi arabaya bindirip ilk defa baş başa bir yerlere gittiğiniz o unutulmaz gün,… Ve daha pek çokları. Bunların hepsi alınan minik riskler.

Bir restorana gittiğinizde yeni bir lezzeti keşfetmek bazen sizi aç bıraksa da, yine de heyecan verici bir risktir aslında.

Riskleri alıp, hayatını renklendiren kişiler, yeniliklere açık olanlar, attıkları her adımda diğerlerinden önde oluyorlar bence. En azından hayatı gerçekten yaşıyorlar, kenardan seyretmektense…

Hayatı ıskalamak için kesinlikle risk almayın!

İkinci Emir – Esnek Olmayın

Kitapta da belirtildiği gibi, risk almamak ve esnek olmamak yakından ilintili ancak aralarında ufak bir fark var. Esnek olmayan insanlar risk almaktan korktukları için değil, kendi doğrularına sonuna kadar inandıkları için esnek olmuyorlar.

Hayatta da bu tarz insanlar karşınıza çıkmaz mı? Kendi bildiği doğrunun evrensel doğru olduğunu düşünen, buna gönülden inanan ve aksini savunan kişiyi dinleme ihtiyacı bile duymayan, kulağı her türlü farklı fikre kapalı kişiler…

Nasıl bir özgüvendir ki insanı kör eder? Ne kadar yanlış bir özgüvendir ki bu, insanı hatalara sürükler ve sürükler ve sürükler,…

Öncelikle kendi kendimizi analiz etmeliyiz aslında, bizler nasılız konu esnek olmaya geldiğinde? Çünkü bazen insan gerçekten kendini dışarıdan görüldüğü gibi göremiyor. Tarafsız olamıyor.

Yeni nesiller için ise esnek olmak her anlamda çok önemli. Pek çok dilin konuşulduğu, dünyanın giderek küçüldüğü, ülkelerin pek çok işi birlikte yaptığı bir ortamdan bahsederken, esnek olmayan bir kişinin barınması ve başarılı olması söz konusu bile olamıyor.

İnsanlarla anlaşmak istemiyorsanız, anlamak ya da anlaşılmak umrunuzda değilse, o zaman kesinlikle esnek olmayın!

Üçüncü Emir – Kendinizi Uzaklaştırın

Tarsus’ta okumuş, okul itibari ile Amerikan sistemi ile gençlik yıllarını geçirmiş, ancak Mersin’de yaşamanın getirdiği bahçe, köylü, bahçeci, kapıcı çocukları, mahalle arkadaşlıkları gibi pek çok seçeneğin bulunduğu karışık bir toplumdan çıkmış olmanın avantajını yaşadım hep.

Benim en iyi arkadaşlarım arasında apartmanımızın kapıcısının iki kızı da vardı, Mersin valisinin kızı da… Hocalarımız Amerikalı, İngiliz, Hawaii adalarından, Alman ya da Ganalı olabiliyorken, aynı zamanda Tarsus, Kıbrıs, Mersin, Antakya ya da İskenderun’dan da olabiliyordu.

İşte bu karışıklık, benim hayatta her türlü insanla rahat bir iletişim kurmamı sağladı. Turizm ile uğraşırken, minibüs, otobüs şirketleri ve şoförlerle rahatlıkla iletişim kurardım. Hiç kendimi kastığımı hatırlamıyorum. Onlardan biri olurdum.

Staj yaptığım Hilton’da servis elemanı olarak çalışırken, diğer garsonlar benim en iyi öğretmenlerimdi. Ben Bilkent’te okuyorum diye kasılmadım asla. Tam tersi onların öğrettiklerini tüm kalbimle dinledim, onların tecrübelerinden faydalanmaya çalıştım.

İnsan kendini kendi ile aynı “sınıfta” görmediklerinden soyutlayınca aslında hayattan da soyutlanıyor. Her mesleğin, her kişinin bir kıymeti var. Yeter ki niyet iyi olsun. Bunu böyle görüp, iletişimi buna göre kurmak bana sadece kazandırdı. Umarım ki kızım da bir kozanın içinde olmayacak ve farklı yapıda, farklı geçmişi olan, farklı hayatlar süren kişilerle rahatlıkla anlaşabilecek.

Ama siz kendinizi herkesten farklı ve onlardan özel görüyorsanız, başarısızlık için önemli adımlardan birini atıyorsunuz demektir!

Dördüncü Emir – Yanılmaz Olduğunuza İnanın

Hayatta bir kişinin hatalı olduğunu kabul edip, karşısındakinden özür dilemesi kadar kıymetli bir hareket var mıdır? Bu bana özür dileyen kişi adına onun ne kadar kendine güveni olduğunu düşündürür. İçimden tebrik etmek gelir.

Fark ettiniz mi hiç bilmiyorum, bazen tartışmalar uzar gider ve öylesine uzar ki ilk başlangıç noktasının ne olduğu bile unutulur. Ne zaman ki iki taraftan biri içtenlikle özür diler, işte o zaman iş tatlıya bağlanır çünkü en sihirli sözcük sarf edilmiştir.

Yanıldığını kabul edebilmek, bir olgunluk göstergesi…

Ama “Kim takar olgun olmayı, ben asla hata yapmam!” diyorsanız, buyrun sizi kaybedenlerin masasına alalım…

Beşinci Emir – Faul Çizgisine Yakın Oynayın

Benim gibi futbol özürlü bir kadının bu başlığı ilk anda anlayabildiğini sakın düşünmeyin…

Fakat bu bölümde yer alan bir söz çok anlamlı ve herşeyi özetliyor: Walter Cronkite demiş ki: “Başarı, ilkelerinizi çiğnemeden elde ettiğiniz zaman daha kalıcıdır.”

Bir düşünün; hile, torpil, yalan, dolan ile elde ettiğiniz bir “başarı” ne kadar kendi başarınızdır?

Sporda bile kendi çabasıyla, senelerce yapılan antremanlar sonucu kazanılan bir madalya ne kadar bir sporcuya mutluluk ve gurur veriyorsa, hormon takviyeleriyle kazanılan bir başarı o kadar içten içe gerçek gelmiyordur.

Yine bu bölümde çok kıymetli olduğunu düşündüğüm bir sözle bu yazıyı tamamlıyorum. İş hayatı odaklı olsa da eminim sizler gündelik yaşantınızdan da parçalar bulacaksınız bu sözü okuyunca – en azından düşünmeye değer…

Yöneticilerin kaygısı işleri doğru yapmaktır, önderlerin kaygısı doğru işleri yapmaktır.” – Anonim

Siz oyunun neresindesiniz?

Leave a comment