Taze bir annenin en temel sorunlarından biri uyutamadığı bebeği oluyor. Özellikle günün belirli saatlerinde ağlamaya başlayan bebeği ile ne yapacağını şaşıran anne sayısı az değildir.
Ben de onlar arasındaydım. Kızımızı iki aylık olana kadar bizimle aynı odada yatırırken, gerek yattığı sepetin ona küçük gelmesi nedeniyle, gerekse gece boyu kendi odasının tertemiz havasını solumasının daha doğru olacağı inancıyla ve belki de biraz idealist olduğumuzdan, iki ayı tamamladığımızda kendi odasına ve yatağına geçirdik miniğimizi.
Tabii bu özellikle benim için “uykusuz gecelerin” artması demek oldu. Yanımdayken daha seri bir şekilde ağlamaya müdahale edebilirken ya da acaba her şey yolunda mı diye şöyle bir kafamı kaldırıp bakabilirken, başka odada olan bu minicik canlıya ulaşmak için yorgunluktan külçe gibi ağır gelen vücudumu yataktan kaldırmam gerekmeye başlamıştı…
Pek çok arkadaşımla konuştum, onlar ne yapıyordu bu ağlama durumu konusunda. Gelen önerilerin bir kısmını uyguladım, işe yaramadı. Bir kısmı zaten bana uygun değildi.
Kitaplar karıştırdım. Bebeğimi ağlatarak uykuya zorlamak istemiyordum. Bir defa deneyelim dedik, öyle kötü oldu ki bir daha hayatta bunu yapmam dediğimi hatırlıyorum gözyaşları içerisinde…
Elizabeth Pantley tarafından yazılmış “The no-cry sleep solution” isimli kitabı okudum, kitapta önerildiği şekilde konuyla ilgili tabloları doldurdum. Amaç belirli bir zaman planlaması, bir düzen oturtmaktı. Çocuklar bunu istiyordu.
Bu arada sevgili pedagogumuz Feriha Dildar bana çok yardımcı oldu. Tüm günümüzün nasıl geçtiğini, Maya’nın nasıl bir bebek olduğunu anlattığımda, “Uyku için ağlatmanıza hiç gerek yok. Maya’nın ihtiyacı bu değil. Daha yumuşak bir geçiş yapabilirsiniz.” demişti. Gerçekten de bakıldığında günlük hayatı son derece düzenli idi, huzurlu ve sakin bir ortamda büyüyordu kızım.
Anlattıklarımı dinledikten sonra bana tek uyarısı oldu: uyku öncesi sürecin mutlaka bebeğin odasında olması gerektiğiydi.
Halbuki ben Maya’yı bizim yatak odamızda emzirip, uyuduktan sonra yatağına koymaya çabalıyordum. Bu uyarıyı takiben tüm uyku öncesi etapları Maya’nın odasında yaşamaya başladık. Gerçekten çok farkettirdi, sanki daha bir kolaylaştı her şey.
Ama tüm bunların ötesinde sadece sabretmek, bızdığımı gerektiğinde kucaklamak ancak sonra tekrar ve tekrar yatağına koymak, kademeli olarak onu odada yalnız bırakmak benim çözümüm oldu. İlk olarak uyku öncesi teması kestim. Sonra yatağından biraz uzaklaştım. Sonra biraz daha. Sonra kapı önü ve çıkış!
Peki, süreç bu şekilde sonlandı mı? Hayır. Hayat o kadar kolay değil 🙂
Daha büyüdüğünde sticker sistemiyle kendi başına uyumasını ödüllendirir oldum. 10 tane sticker biriktirince istediği bir şeyi yapıyorduk. Seçimi ona bıraktığımda benimle uyumayı ödül olarak görüyordu kendine… Ne büyük tezat değil mi?
Yine Feriha Hanım’a danıştığımda bana şu soruyu sordu: “Siz yanında, ona dokunmadan oturduğunuzda kaç dakikada uyuyor ve gece uyanıyor mu?”
“10 dakikada uyuyor ve hayır gece uyanmıyor.” idi cevabım.
“O zaman hiç zorlamayın.Tabii bu 10 dakika size rahatsızlık vermiyorsa…”dedi Feriha Hanım.
Aslında hayır, rahatsız etmiyordu. Sadece ben doğru olanın bir çocuğun kendi başına uyuması olduğuna inandığım için zorluyordum onu ve kendimi.
Sonunda serbest bıraktım işi ve şu anda Maya bazen yanında biraz kalmamızı istese de çoğu zaman bize izin veriyor. Yakında bu daha da değişecek, bir süre sonra belki de biz biraz sarılalım diyeceğiz, o istemeyecek.
Özetle edindiğim tecrübe ve iç sesim şunu söylüyor: amacınız bebeğinize bir düzen sağlamak, uyku saatlerinin düzenli olması için elinizden geleni yapmak ama kendinizi çok da parçalamamak, çocuğunuzu da mutsuz etmemek.
Bir bebeğin en çok ihtiyacı olan şeyin annesinin teni ve kokusu olduğu düşünülürse, o minicik varlığı kendinizden uzaklaştırmaya çalışmanın çok bir anlamı yok gibi geliyor.
Çok önemli son bir öneri ise, etraftan gelen olur olmaz yorumlara kulaklarınızı tıkamanız. “Hayır, ağlatma metodu en doğru sistem değil. En azından her aile için değil.” “Hayır efendim, çocuğunuzu kucağa siz alıştırmadınız.” “Sese sizin yüzünüzden hassasiyeti yok.” “Aman canım koy uyusun mu? O da ne?” “Bu kesin kolik diyorsanız belki de siz koliksinizdir…”,….
Anlatabildim değil mi?
Tüm bunları yazmışken, 0 km.Bızdıklar olarak yazarları arasında yer aldığım “anneysen.com”, “Uyku Meleği” ile güzel bir eğitim düzenliyor bu haftasonu:
“Uyku düzeni bozuklukları eğitimi”
Eğitimi kendi yaşadığı sıkıntılar ve bulduğu çözümlerle ihtiyacı olanlara yardım edecek “Uyku Meleği – Seride Samurkaş Karaç” verecek.
Seride Hanım bir iş kadını, uyku uyumak isteyen bir anne. Yaşadığı sıkıntılara çözüm odaklı yaklaşarak, uluslararası bir araştırmayla “Good Night, Sleep Tight” kitabının yazarı The Sleep Lady – Kim West’le tanışmış. Uygun gördüğü, mantığına yatan bir sistem keşfetmiş. Denediği zaman da memnun kalmış. Ardından bunu bir sertifika programıyla pekiştirmiş ve şimdi sizlerle öğrendiklerini ve tecrübelerini paylaşacak. Halen www.uykumelegi.com ve www.hurriyetaile.com aracılığıyla annelere destek oluyor.
Bu eğitim ilginizi çekerse bilgi@anneysen.com adresine isim, soyisim ve çocuğunuzun yaşını hemen göndermeyi unutmayın. Eğitim ücretsiz olacak ve sadece 20 kişilik bir kontenjan var.
3 Kasım, 2012, Cumartesi günü saat 13.00-15:30 arası Cevahir Alışveriş Merkezi, Mecidiyeköy – Starbucks (2.kat)
Eğitime katılırsanız yorumlarınızı mutlaka bekliyoruz.
Bu arada haftasonu ile ilgili bir ikinci önemli duyuru yapıyoruuum… Yeni bir mekân açılıyor annelere. Ta ta taaaa…
Renkli Ada!
Renkli Ada kurucularından Derya mekânı şöyle özetliyor:
“Annelerin hayatını kolaylaştıran, onları iyi hissettiren, yaşanan sorunlara bir nebze dahi olsan derman olabilecek bir mekân olsun istedik.Pilates, yogadan, bebek bakım, emzirme etkinliklerine, masajdan manikür pediküre, film gösterimlerine, annelerin ihtiyaç duyup çocuklarıyla yapamadıkları bilimum aktiviteye yer vermek istedik. Çocukların keyifle oynayabileceği bir ortam yarattık.”
Renkli Ada bu Pazar, yani 4 Kasım’da saat 15:00’te Taksim’de resmi olarak açılıyor. Detaylar internet sitesinde: www.renkliada.com
Category: Çocuklu Olmak, Faydalı Bilgiler, Kütüphane
No Comments