TIME – Güç ve Erkekler

Bugün bızdık yazılarımdan biraz uzaklaşacağım. Ama konu toplumsal. Başka ülkelerde olan olayları irdelese de aslında hepimizi ilgilendiriyor. Bu nedenle paylaşmak ve sizlerin yorumlarını almak istedim.

Bahsettiğim, bana çok ilginç gelen, bu haftaki TIME Dergisi’nin kapak konusu: “Sex.Lies.Arrogance. What Makes Powerful Men Act Like Pigs*

Yazının sonuna konulan * işaretinin ilgili notu aşağıda kalan şirin mi şirin yavru domuzun yanında yer alıyor. Şöyle ki: “* No offense”

Gerçekten de resimdeki domuz yavrusu o kadar şirin ki, onu bahsi geçen erkeklerle bir tutmak haksızlık olabilir.

Yazının çıkış noktası dünya çapında bulundukları konum itibari ile güç sahibi olan erkeklerin kadınlara olan düşkünlüğü ve (yazara göre) kadınları sahip oldukları güce güvenerek kullanmak istemeleri. Üstelik bu kişilerden bazıları aklaki anlamda örnek teşkil etmesi gerekenler. Diğerleri ise iş hayatları ve konumları nedeniyle toplum tarafından örnek alınacak karakterler.

Konu IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn etrafında dönse de başka örneklerle de destekleniyor.

Yazar Nancy Gibbs, ele alınan kişilerin devlet yönetimiyle ya da politikayla direkt alakalı isimler olması nedeniyle, ülkelerin bu ahlaksızlıklara karşı yaklaşımını da karşılaştırıyor. Yazıda Fransa’da kadınlarla flört edilmesinin ve onların baştan çıkartılmasının normal sayıldığı, Amerika’da ise artık insanların taciz suçlamaları nedeniyle yaşadıkları korku nedeniyle karşı cinse en ufak beğeniyi bile belirtemiyor halde olmaları işlenmiş.

Fransa’nın hâlâ son derece erkek odaklı bir sistemle yönetildiği, bu devirde bile kadınların erkeklere göre ortalama 20% oranında daha az maaş aldığı bir ülke olduğu belirtilmiş. Yazının en başında  Strauss-Kahn’ın eşi Anne Sinclair’in bundan beş sene önce eşinin kadınlara olan düşkünlüğünün aslında güzel bir şey olduğunu belirten ve eşini destekleyen cümlesi yer alıyor. “Politikada olan bir erkeğin karşısındakini baştan çıkartabilmesi önemlidir.” diyor Sinclair.

Yakın zamanda New York’ta kaldığı otelde çalışan görevliye tecavüz etme girişiminden ötürü tutuklanmış olan Strauss-Kahn (henüz ispat edilmedi), Air France ile Paris’e uçmak üzereyken yakalanmıştı. Onun tutuklanması ile birlikte ülkeler arası kültürel ve ahlaki bir savaş başladı diyor yazar.

Buradan yola çıkarak başka örnekler de veriliyor.

Örneğin zamanında Bill Clinton’ın yaşadıkları…

Ya da eski Kaliforniya valisi Arnold Schwarzenegger’in seneler önce iş ortamında yaşadığı bir ilişkiden baba olduğunun ortaya çıkmasıyla, onun her zaman yanında duran eşinin kendisini terk etmesi. (Üstelik zamanında Schwarzenegger’e benzer nedenlerle yapılan suçlamaları şiddetle reddeden bir kişi olmasına rağmen.)

Veya İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi hakkındaki suçlamalar…

Örnekler çok eskilere, ta Thomas Jefferson’a kadar gidiyor.

İşin ilginç tarafı temelde suç aynı olsa da, ceza sisteminde (ve toplum tarafından) ele alınışı farklı oluyor diyor Nancy Gibbs. Bir tarafta hapse girmeyi hak etmişler, diğer tarafta sadece aptal ya da beceriksiz olarak algılananlar ve diğerleri,…

“Peki neden?” diye bakıldığında “Psychological Science” Dergisi tarafından yapılan bir araştırmaya yer verilmiş. Bu araştırmaya göre, kadın ya da erkek iş ortamında bulunduğu konumda yükseldikçe, etrafında kendi çıkarları için ona destek veren, kollayan kişiler çoğalıyor. Bununla birlikte kişinin kendine olan güveni seksi de kapsıyor. Bu müthiş güvenle yaptıklarının suç olabileceğinin bile farkında olmayabiliyorlar. Daha doğrusu, yaptıkları hataların başkaları tarafından tolore edileceği ya da “yok edileceği” inancına sahip oluyorlar.

Yazı başlı başına çok ilginç ama bunun ötesinde TIME’ın internet sitesine girerseniz, bu yazıya yapılan 400’ü aşkın yorumu okuyabilirsiniz. Kişilerin aynı olaya bakış açılarının farklılığı beni çok etkiledi. Bu kadar temel bir konu olan ahlak ve kişinin özeli (yani vücudu) hakkında bu kadar farklı yorum gelmesi aslında hiç bir şeyin beyaz veya siyah olmadığını gösteriyor.

Bakalım yazıyı siz nasıl yorumlayacaksınız…

 

Leave a comment