Her şeyin başı eğitim. Bunu bilmeyen var mı acaba? Sanırım yok. Üstelik nerede olduğumuz, kim olduğumuz, geçmişimiz, ırkımız, dinimiz ne olursa olsun işin temelinin eğitim olduğu konusunda hepimiz hemfikir olabiliriz.
Ülkemizin bir bölümünde devlet okulları, özel okullar, yuvalar, çocuk evleri, yabancı dilde okullar çeşitlenirken, bir diğer bölümde var olanlar bombalanıyor, canından korkan aileler çocuklarını okula gönderemiyor, göndermek isteseler de bu sefer devlet okulları kapatıyor.
Yakın zamanda “Eğitim Reformu Girişimi” bir yazı yayınladı. Dikkatle okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken maddeler içeriyor. Detayları şu şekilde:
Güneydoğu’da bir süredir şiddetlenerek artan çatışmada, başta yaşama ve gelişme hakları olmak üzere tüm temel hakları elden gitmiş çocuklar öğretmensiz ve eğitimsiz kalıyor. Son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın Cizre ve Silopi’de görevli öğretmenlere çalışma yerlerinden ayrılmaları için “hizmetiçi eğitim izni” vermesi çocukların eğitim hakkına dair fiili durumu resmileştirdi. Çocuklar -kazananı olmayan bir savaşta- bir kez daha kaybeden oluyor.
Olağanüstü bir durumun varlığı, devletlerin eğitim hakkına ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Kaldı ki eğitim, çatışma ve kriz dönemlerinde ve sonrasında çocuklara kendilerini güvende ve desteklenmiş hissettirmenin temel yollarından biridir. Ayrıca, eğitim, halen çatışma yaşanan bölgelerde barışın ve umudun yeniden yeşerebilmesi için gerekli altyapıyı sağlayabilir. Türkiye Cumhuriyeti okulların sadece fiziksel değil psikolojik ve duygusal olarak da güvenliğini sağlamaktan ve iyi bir eğitimin kesintisiz olarak devam etmesinden birincil derecede sorumludur.
Çocukların ve öğretmenlerin bir an önce, barış ortamında tüm temel haklarından yararlanabilmesi için aşağıdaki soruların yanıtlarının önemli olduğunu düşünüyor ve cevaplarını bekliyoruz:
1. Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere sorumlu kamu kurumlarının bölgede eğitimin normal seyrine dönmesi için acil eylem planları hazır mı?
2. Öğretmenlerin görevlerine ne zaman dönmesi planlanıyor?
3. Çocukların eğitim hakkından mahrum kalacağı bu dönemin telafisi için ne öngörülüyor?
4. Valilikler tarafından uygulanan sokağa çıkma yasakları dolayısıyla okula gidemeyen ve bundan dolayı öğretim programının gerisinde kalan ve travmaya maruz kalma riski yüksek olan öğrencilerin TEOG ve LYS sınavlarında yaşadıkları olumsuzluklarla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı ne yapacak?
5. Çocuklara ve öğretmenlere psikososyal destek ne zaman ve nasıl sunulacak? Öğretim programlarının çatışma ortamındaki çocukların gereksinimlerine daha iyi yanıt vermesi nasıl sağlanacak?
6. Başka ilçelere ve illere göç etmek durumunda kalan çocuklara ne tür destekler sunulacak?
7. Uzun dönemde, çoğulcu, insan haklarına saygılı ve barışı teşvik eden eğitim içeriklerinin ve yöntemlerinin benimsenmesi için plan yapılıyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan tüm çocukların temel haklarının korunması kamuoyunun bir numaralı önceliği olmalıdır. TBMM’de temsil edilen partiler yasama organının tüm araçlarını kullanarak çocukların haklarını savunmalı ve yukarıdaki soruların bir an önce yanıtlanmasını sağlamalıdır. Bu bağlamda, hükümeti ve tüm kamu kurumlarını çocukları çatışmadan korumak için azami özen göstermeye ve gereken her türlü eylemi almaya davet ediyoruz.
Eğitim Reformu Girişimi
Evet, tüm bu soruların cevapları acaba var mı? Acaba olan biten “çocuk gözüyle”, onların korkuları, ihtiyaçları ve gelecekleri düşünülerek ele alınıyor mu?
Bu konuda biz daha şanslı olanlar acaba bir şey yapabilir mi? Düşünmek lazım, gerçekten düşünmek lazım.
Category: Başkaları İçin, Çocuklu Olmak
No Comments