“NO” Is A Complete Sentence

Bu benim çok seneler önce okuma ihtiyacını hissettiğim ve kütüphanemden ayırmadığım bir kitabın ismi. Yani “’HAYIR’ Başlıbaşına Bir Cümledir” gibi tercüme edilebilir belki. Kitabın yazarı Megan LeBoutillier.

Neden “olumsuz” bir kelime olarak düşündüğümüz “hayır”ı destekleyen bu kitaba sahip olmak benim için önemliydi? Çünkü tanıdığım insanlara “hayır” demek bana çok zor geliyordu. Sevdiğim ve yakınım olan kişilerden bahsetmiyorum sadece (onlar da belki dahildir bu gruba, o ayrı), o kadar da tanımadığım ya da belirli bir seviyede ve çerçevede samimiyetimin olduğu kişilerden bahsediyorum temelde.

İnsanlar birbirinden bir şeyler ister, isteyebilir, değil mi? Bunda bir gariplik yok aslında. Sosyal varlıklar olmamız beraberinde talepleri de getiriyor. Ancak bu talepler, üzerinize daha fazla yük almaya başladığınızda adet ve ağırlık olarak artmaya başlıyor. Ve siz bu duruma müdahale etmediğiniz müddetçe isteklerin altında ezilmeye başlıyorsunuz. Önceliklerinizi şaşırıyorsunuz. Başkalarını mutlu etmek hayattaki amacınız hâlini alabiliyor. Bir gün bir bakıyorsunuz ki, oradan oraya koşuyorsunuz ve aslında kendinizce doğru olmayan şeyler yapıyorsunuz. Sırf bu basit kelimeyi doğru şekilde kullanamadığınız için.

İşin acıklı tarafı bir süre sonra kendinizi o kadar yıpratıyorsunuz ki, yaptıklarınızın sonuçlarından kendiniz de mutlu olmamaya başlıyorsunuz. “İmdat!” demediğiniz için de insanlar sizin hayatınıza mutlu ve rahat bir şekilde devam ettiğinizi düşünüyor ve daha çok yük bindiriyorlar.

Bunun dereceleri var hâliyle.

Kitap sağlıklı sınırlar koymayı öğretiyor. Çünkü sınırların tamamiyle ortadan kalktığı bir toplumda kimsenin birbirine saygısı olamıyor. Çok basit bir tanımlamayla “yüz göz olunuyor”.

Karşınızdaki kişiden ya da kurumdan gelebilecek bir talebi sağlıklı değerlendirip, ne kadarını yapabileceğinizi ya da yapmak istediğinizi, ne şekilde, nasıl bir zamanlama ve sistemle bu talebi karşılayacağınızı tartıp, bunun sonucunda cevabınızı “evet” ya da “hayır” şeklinde vermeniz gerektiği vurgulanıyor kitapta. Yani bir soru ya da taleple karşılığınızda cevabınızın zaman zaman “hayır” olabileceğinin ve bunun da son derece normal olduğunun altı çiziliyor.

Kitap olaylara yaklaşımımı tamamiyle değiştirdi mi? Hayır. Ama pek çok açıdan kendimi kollamayı öğretti diyebilirim.

 

Geçenlerde okuduğum “Psychologies” Dergisi’nde de bu konu ele alınmıştı. “Nasıl Hayır Derim?” başıklı bir yazıydı.

Yazıyı hazırlayan Jo Carlowe,

“Hepimiz yapmak istemediğimiz şeyleri yaptığımız konusunda hemfikiriz. Ancak eğer etkili bir şekilde karşımızdakinin talebini geri çevirmeyi öğrenebilirsek, aslında ‘hayır’ demek isterken ‘evet’ dememiş olacağız”

diyor yazının başlığında.

Yazıda Psikoterapist Emma Baskerville’in konuyla ilgili görüşüne yer verilmiş.

“Çocukluktan itibaren bizlere başkalarını dinlemek öğretilir. Yaşadığımız toplumda kurallar vardır, evde kurallar vardır ve bunlara uymamız beklenir. Gençlik dönemimizde “hayır” deme imkânımız pek olmaz.”

diyor Baskerville. Hayır diyememenin kaynağının da çocukluktan kalma alışkanlık olduğunu belirtiyor.

Yazıda çok önemli bir cümle vardı:

“Kalbiniz ‘hayır’ diye bağırırken siz ‘evet’ diyorsanız, hem aslında yapmak istemediğiniz bir şeyi kabullenmiş olacaksınız, hem de karşınızdakine karşı dürüst olmadığınızdan, o sizin ne düşündüğünüzü bilemeyecek, dolayısıyla durumunuzun farkında olmayacak.”

Bunun sonucunda da siz strese girecek, kendinizi baskı altında hissedecek, üzerinize fazla yük aldığınız için endişeleneceksiniz. Sonuçta fiziksel ve zihinsel sağlığınız kötü yönde etkilenecek.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Yazıya göre;

Öncelikle ‘hayır’ dediğiniz için suçluluk duymaktan vazgeçin çünkü dürüst olmak her zaman en doğru yoldur.

Önemli olan cevabınızı net ve kesin olarak vermek. Karşınızdaki kişinin kafasında soru işareti kalmasına neden olmamak.

Hayır cevabını verirken, alternatif bir çözümle gelirseniz, karşınızdaki kişinin düşüncesine önem verdiğinizi vurgulamış olursunuz.

Gerek iş hayatında gerekse özel yaşamınızda bunu uygulayabilirsiniz.

Eski alışkanlıkları yıkmak bazen zor olabiliyor. Ancak eskiden yaşadığınız ve sizi aslında rahatsız eden ‘evet’ dediğiniz durumları şöyle bir aklınızdan geçirirseniz, ileride benzer yaklaşımlarda içinize sinen cevabı vermeye hazırlıklı olursunuz.

Ne dersiniz? Siz yapmak istemediğiniz şeylere nasıl cevap veriyorsunuz? Her koşulda ‘evet’i benimsemiş kişilere öneriniz ne olur?

 

Leave a comment