0 km.bızdıklar‘ın ilk yazılarında yer aldı O…
Kızımı bir doğurmadığı kaldı…
Ailemizin vazgeçilmez bir üyesi halini aldı tüm o sıcaklığı ve desteği ile…
Sadece Maya ile ilgili değil, pek çok başka konuda da danışır oldum ona…
Engin bilgisi, açık fikirli olması, araştırmacı kişiliği ve saymakla bitmez başarılarıyla beni her görüştüğümüzde şaşırtan…
O yoğunlukta dişiliğinden vazgeçmeyen…
Telefon, e-mail, SMS,… Her şekilde ulaşabildiğim…
Çok ama çok kıymetli doktorumuz ile yaptığım söyleşi bu haftaki konumuz.
Maya’nın hem sevdiği, hem gitmekten korktuğu (her gidişimiz ya aşı için ya da hastalık nedeniyle olduğundan çocuk haklı tabii!) sevgili doktoru Prof.Dr.Hilal Mocan‘dan bahsediyorum.
Hilal Hanım pek çok yönden örnek alınması gereken bir kişi bence. Sadece başarılı bir doktor olmasından ötürü değil, aynı zamanda ailelerle GERÇEKTEN ilgilendiği için.
Maya’nın kuzeninin okul ödevindeki karakter Stanley ile kameramıza poz vermekten, blog yazılarımı takip etmeye, bu yoğun hayatında ofise erken gelip, benim uzun mu uzun sorularımı cevaplamaya vakit ayırmasına kadar, bizlere değer verdiğini her hali ile belli eden bir kişi.
Daha fazla uzatmayıp, sizleri Hilal Mocan ile baş başa bırakıyorum…
Hilal Hanım, çok yoğun ve başarılı bir geçmişiniz var. Profesörlük ünvanını 36 yaşında almış ilk Türk kadın doktorsunuz. Pek çok konuda yayınlarınız var. Gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında pek çok çalışmaya liderlik ediyorsunuz. Yenilikleri sürekli takip ediyorsunuz. 0 km.bızdıklar okuyucularıyla, sizi daha da iyi tanıyabilmeleri açısından, kendinizle ilgili öncelikli olarak neleri paylaşmak istesiniz?
Ankara Fen Lisesi’nin ardından, 1975’te Hacettepe Tıp Fakültesi’ni bitirdim. 1979’da Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı oldum. İngiltere’de üç yıl çocuk ve böbrek hastalıkları üzerinde çalıştım. Daha sonra ABD, Norveç ve Afrika’da çocuk sağlığı konusunda bilimsel araştırma ve klinik çalışmaları yaptım. 1983’te doçent, 1988’te profesör oldum. Aynı zamanda Türkiye’de profesörlük ünvanını en genç yaşta alan kadın hekim oldum.
Avrupa Çocuk Böbrek Hastalıkları Derneği’ne bilimsel çalışmalarım nedeniyle seçilen ilk üye oldum. 2000 senesinde Helsinki de uluslararası platformda tüm dünyadan seçilen yedi bilim adamından biri olarak yönetim kuruluna girdim.
Bunun dışında bilimsel araştırmalarım ve yurtdışı yayınlarım nedeniyle Türkiye’nin En Bilimsel 100 Akademik Öğretim Üyesi Kurulu’na girdim. Ayrıca meslek ve bilim ödülü aldım.
Türkiye ve yurtdışında Türkçe ve İngilizce olarak bazı kitap bölümleri yazdım. En son yazdığım kitap “0-1 Yaş Bebek Beslenmesi ve Merak Ettikleriniz” dir. Ayrıca “Çocuğum ve Ben” dergisinin tıbbi bilimsel editörlüğünü yapıyorum. Çeşitli kuruluşlara danışmanlık ve eğitim veriyorum, daha önceki yıllarda TV8, Kanal D, Star TV, Show TV gibi kanallarda çocuk sağlığı konusunda programlarım oldu. Ayrıca konuk çocuk doktoru olarak bir çok TV programı ve gazete röportajlarım yayınlandı.
Halen yoğun biçimde Fulya’daki çocuk kliniğimde çalışıyorum. Çalışma tempom çok yoğun olmasına rağmen çocukları o kadar çok seviyorum ki enerjim hiç düşmüyor. Tüm çocukları ve ailelerine sevgilerimi iletmek içimden geldi şu anda… Kocaman sarılıyorum…öpüyorum onları..
Ben ilk sizin kliniğinize geldiğimde, gördüğüm manzara çok hoşuma gitmişti. Geniş bir alan, temalı odalar, pek çok oyuncak, çok sıcak bir ortam bulmuştum. Bu kliniği ne zaman açtınız ve nasıl hayal ettiniz?
H.M Çocuk Sağlığı Kliniği’ne 2005’te geçtim, daha önce Amerikan Hastanesi ve Metropolitan Florance Nightingale Hastanesi’nde çalışırken Poyracık Sokak’ta daha küçük ama yine çok sevimli bir muayenehanem vardı. Çocuklarla iletişim iyi olunca, onları ve ailelerini canı gönülden kucaklayıp bütünleşince insanın hayal gücü daha iyi çalışıyor. Aslında kliniği oluştururken çocuklara sordum: Ne istersiniz, hangi renkleri seversiniz…? Hangi oyuncaklar…? Hangi arabalar….? Bu klinik çocukların, annelerin ve benim düşüncelerimizin, hayallerimizin bir sentezi oldu.
Bildiğim kadarı ile sizin iki çocuğunuz var. Onlar ne yapıyor şu anda?
Büyük oğlum Mehmet Hacettepe’de göz doktoru, küçük oğlum Efe NewYork’ta bilgisayar ve pazarlama üzerinde masterlarını tamamladıktan sonra çalışma hayatına atıldı. Halen NewYork’ta çalışıyor.
Siz çocuklarınızı yetiştirirken nelere dikkat ettiniz? Gerek sağlık anlamında gerekse sosyal anlamda ne gibi adımlar attınız?
Henüz tıp fakültesi öğrencisiyken oldukça küçük yaşta evlenip doğurduğum için adeta çocuklarımla birlikte büyüdük. Diğer anneler gibi onlara bütün sevgimi, şefkatimi aktardım. Bu sırada çocuğu kucağa alıştırmamak gibi yöntemler vardı. Buna rağmen içgüdüsel olarak herhalde, onları kucağıma sık sık alarak, okşayarak, severek, koklayarak büyüttüm.
Ama bizim evde her zaman disiplin de vardı. Gereğinde çocukları onları incitmeyecek, ruh sağlıklarını bozmayacak şekilde cezalandırmak gerekiyordu.
Onlara hep doğruyu söyledim ve ( öleceğinizi bilseniz doğruyu söyleyeceksiniz) kavramını öğrettim. Dürüst olmalarını, vücutlarına iyi bakmalarını öğrettim. Sosyal iletişimde güzel birşey yaptıkları zaman takdir ettim. Hata yaptıkları zaman toplum içinde onların gururlarını kırmayıp evde yalnızken hatalarını ve neden hata olduğunu izah ettim.
Doktor anne olmanın bir de dezavantajı var tabiki… Sık bademcik iltihabı olan büyük oğluma ve allerjik bünyesi olan küçük oğluma hastalandıklarında gereğinde enjeksiyonlarını ben yapmak zorunda kaldım( halen içim sızlar…..)
Maya’ya iki yaşındayken check-up yaptırmıştınız ve hatta ailedeki yüksek kolesterol nedeniyle kolesterolüne de bakılması gerektiğini belirtmiştiniz. Ve bunun sonucunda maalesef Maya’nın da yüksek/sınırda kolesterolü olduğu ortaya çıkmıştı. Bu konuyu bizlere biraz anlatır mısınız? Gerek check-up, gerekse kolesterol tetkikini pek çok doktor gerekli görmüyor. Sizin gerekli görmenizin nedenlerini diğer ebeveynlerin de bilebilmesi açısından bizlerle paylaşırsanız çok seviniriz.
Hacettepe’de okurken ve ihtisas yaparken sağlık konusunda ailevi hastalıkların, akrabalığın gelecek nesiller için çok önemli olduğunu ögrettiler bize. Kolesterol konusu, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, bazı metabolik hastalıklar, genetik yatkınlıklar eğer erken saptanabilirse, bu hem çocuğu gelecekteki risklerden korur, hem de tedavi gerekliliği ile olağanüstü avantaj sağlar. Bu nedenle çocuklara zaman zaman basit sağlık check-uplar yapılması onlar için çok önemlidir.
Bir çocuğun fiziksel ve ruhsal anlamda sağlıklı olabilmesi için sizce atılması gereken en önemli adımlar nelerdir?
Özellikle ilk iki yılda beslenmesine çok dikkat etmek; ilk altı ay sadece anne sütüyle beslemek, çocuğa dokunmak, okşamak, sevgi dolu sözleri sakınmamak, iyi ve başarılı birşey yaptığı zaman yaşı kaç olursa olsun bunu biraz da abartarak çocuğun özgüvenini arttırmak önemlidir.
Çocuk zorlanmamalı. Örneğin zorla yemek yedirilmemeli, dövülmemeli, kalabalık içinde azarlanarak onuru kırılmamalı, çok yakından izlenmeli..
Dayak yiyen, tacize uğrayan çocuklar bile anne babalarından kopamazlar. Beden sağlığı, ruh sağlığı, özgüven çocuğa her yönden parlak bir gelecek hazırlar.
Spor çocuğun hayatında ne şekilde ve ne zamandan itibaren yer almalıdır?
Erken bebeklik aylarında bile bebeğe yapılan egzersizler spor olarak algılanabilir. Ortalama 3,5-4 yaşından itibaren çocuk yüzmeye alıştırılabilir. Vücudunu fazla yormadan bisiklete binme, zıplama, ip atlama daha ziyade oyun ve egzersiz adı altında alıştırılabilir. 7-8 yaşından sonra gerçek anlamda spor çocugun hayatında yer alabilir.
Okul hayatı hakkında ne öneriyorsunuz? İlk oyun grubu ne zaman başlamalı? Yuvaya ne zaman gitmeli?
Yuva yaşı ortalama 3-3.5 yaştır. Çocuğun kendini daha çok kontrol edebildiği, idrar ve kaka kontrolünü hallettiği yaşlardır. Bundan önceki dönemlerde ortalama 2 yaş civarında bebeklik aşıları tamamlandıktan sonra oyun grubu olarak adlandırılan tam gün olmayan merkezlere haftada bir saatten başlamak üzere gidilerek ve arttırılarak devam edilebilir.
Yuva ile birlikte adeta bir paket program olarak hastalıklar geliyor. Çocukların daha dirençli olabilmeleri için anne ve babaların nelere dikkat etmeleri, ne gibi önlemler almaları gerekiyor?
Yuvaya ilk başlanılan senede çocuklarda hastalanma oranının daha yüksek olduğu bilinmektedir. Sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve bol miktarda sevgi hastalıklardan korunmanın en iyi yoludur. Doktorun önerisiyle vitaminler ve bazı doğal içerikli bağışıklık sistemi güçlendiricileri kullanılabilir.
Benim görebildiğim kadarı ile antibiyotiğe inanan ve maksimumda uzak durmaya çalışan iki farklı yaklaşım var doktorlar arasında. Sizce doğru tutum ne olmalı? Antibiyotikler gerçekten korkulduğu kadar zararlı mı? Hangi durumlarda kullanılmalı ya da kullanılmamalı?
Uygun antibiyotik kullanımı çocuk hastalıkları konusunda can alıcı noktadır. Özen ister, dikkat ister, ciddi bilgi donanımı gerektirir.
Bazı çalışmalar çocukların aileleri tarafından antibiyotiklerin adeta ateş düşürücü gibi birkaç doz verilip kesildiğini, düzensiz kullanıldığını göstermektedir.
Antibiyotiklerin vücutta yapabileceği yan etkiler dışında, mikroplara karşı direnç oluşturması ve gerçekten gerektiğinde tepki yapmaması çok önemli noktalardır. Ateşi yükselen her çocukta hemen antibiyotik başlanmamalı, kontrol edilmeyen veya çok yüksek ateşle giden tablolarda mutlaka doktora ulaşılması gerekir.
Çocuk doktoru antibiyotik önerdiği zaman muhtemel yan etkiler konusunda aileyi aydınlatmalıdır. Aile de çocuğuyla ve tedaviyle ilgili kafasındaki soruları doktora sormalıdır. Sağlık kontrollerinde annenin not almasında çok büyük yarar görüyorum. Çünkü yapılan çalışmalarda önerilenlerin ve tedavinin doktorun odasından çıkarken yüzde ellisinin unutulduğu ve yanlış anlaşıldığı saptanmıştır.
Çocukluk yaş grubu aşılarının dikkatli bir şekilde, tam olarak uygulanması çocuğu birçok hastalıktan korur. Aşılanmaya özen gösterilmesi ve dikkat edilmesi gerekmektedir.
Hilal Hanım’a buradan tekrar teşekkürlerimi iletmek istiyorum… İyi ki varsınız!
Category: Konuklarımız, Sağlık
2 Comments