Lütfen…

Yakınlarınızdan rahatlıkla bir şey ister misiniz?

Bir ihtiyacınızı kolaylıkla dile getirip, gelecek olumlu ya da olumsuz cevabı eşit derecede ılımlı şekilde karşılar mısınız?

Maddi, manevi, fiziksel ya da ruhsal…

Yardım isteyebiliyor musunuz?

Ben bu konuda hiç başarılı olmadığımı fark ettim. Bu işin başarılısı, başarısızı olur muymuş demeyin. Herkes beceremeyebiliyor.

Oysaki uzmanlar yardım isteyebilmenin ilişkileri güçlendirdiğini söylüyor. Çünkü yardım eli uzatabilmek, bir başkası için faydalı olabilmek, bunu yapan için manevi tatmin sunarken, karşılıklı güven unsurunu da pekiştiriyor.

Bense, elimden gelen desteği göstermekte, yardım eli uzatmakta (hatta uzatamazsam kendi kendime dünyamı karartmakta), en hızlı şekli ile bana sunulan soruna çözüm bulmaya çabalamakta oldukça başarılıyım. Sevdiklerime yardım edebilmeyi seviyorum. Edemezsem üzülüyorum. Aklım kalıyor. İçim içimi yiyor. Rahatsızım bu konuda yani.

Öte yandan, kendim için gerek duygusal, gerekse fiziksel anlamda destek istemek benim için son çarenin EN SON aşaması. Kendi kendime çözmeye çalışıyorum her şeyi.

Sanırım yardım istersem başkasının omuzlarına bir yük bindirmekten korkuyorum. Bunun ötesinde kendimce kendime yerleştirdiğim “güçlü” sıfatına ihanet etmekten korkuyorum. Ha bir de “hayır” cevabı almaktan tırsıyorum. Hem de feci şekilde.

Kendi küçük dünyamda bu durumu bana has bir sendrom olarak düşünürken, geçenlerde “Psychologies” Dergisi’nde bu konu hakkında kapsamlı bir yazı bulunca, “Aaaa beni anlatıyorlar!” diye büyük bir heyecana kapıldım.

The art of asking” (“İsteme sanatı”) başlıklı yazıda, yakınlarınızdan bir şeyler istemeyi öğrenmenin insanın kendi huzuru, genel ruh hâli için ne kadar önemli olduğu anlatılıyor. Yazıyı hazırlayan Katy Regan’ın durumu ise benden hiç de farksız değil.

Başkalarına yük olmayayım düşüncesiyle eğer kendinizi ve etrafınızdakileri olduğundan zor durumlar içerisinde bırakıyorsanız bu huyunuzdan vazgeçme zamanı gelmiştir diyor yazar.

Konuyla ilgili örneklemelerin bulunduğu “The Art of Asking” başlıklı kitapta (Yazar: Amanda Palmer), topluma katkıda bulunacağına “yük olma” düşüncesi aslında kişinin hareketlerini sınırlıyor deniliyor.

Halbuki size gelen yardım taleplerini kucakladığınız gibi, siz de yakın hissettiğiniz kişilerden, ihtiyacınız olduğunda yardım isterseniz, bu hem arkadaşlığınızdaki güven duygusunu pekiştirecek, hem de dostunuza/yakınınıza “yardım edebilme” mutluluğunu yaşatacak. İlişkiler çok daha sağlamlaşacak.

Tabii bu noktada olabilecek ya da olamayacak yardım durumlarını baştan bilmek veya kabullenmek gerekiyor. Yani ne kadar istese de arkadaşınız/yakınınız size yardım edemeyebilir. “Hayır” cevabını olası görebilmek ve kabullenebilmek çok önemli.

Bir şey isteyeceğiniz zaman yapılması ve yapılmaması gerekenler de kısa notlar hâlinde belirtilmiş:

Yapılması gerekenler:

  • Geniş çevreye aktarım. Sorunu geniş bir çevreye aktarıp, gelecek çözümlere kulak kabartabilirsiniz.
  • Güven. Gelen yardıma sonuna kadar güvenin. Geri planda başka alternatifler araştırmayın.
  • Eşinize/hayat arkadaşınıza ihtiyacınızı açık yüreklilikle dile getirmek. Kimse diğerinin aklından geçenleri okuyamayacağından, hayatınızı paylaştığınız kişiye yardımcı olmanız gerekiyor.

Yapılmaması gerekenler:

  • Utançla bir şey istemek. Sadece isteyin. Başkasını kendinizden daha “güçlü” konuma sokmanıza gerek yok.
  • Sıraya koymak. “O benden bir şey istedi. Şimdi sıra bende” gibi bir yaklaşım olmamalı.
  • Yapılanı önemsememek. Asla size yapılan bir yardımı unutmayın ve mutlaka gönülden teşekkür edin.

Benim de daha uzun bir yolum var ama bu yazı en azından dünyada tek olmadığımı gösterdi 🙂

 

 

Leave a comment