Biliyorsunuz ayda bir defa Tırtıl Kids Kitabevi ile okuma saati gerçekleştiriyoruz. Şimdiye kadar hep İngilizce kitaplar seçtik. Bu sefer Türkçe olsun dedik ve harika kitaplar okuduk. Dinleyicilerimiz ortalama beş yaşındaydı.
Zaten biz de okumalarımızı 3-6 yaş arasındaki bızdıklar için planlıyoruz.
Neden mi? Çünkü üç yaş altı miniklerin sakin oturup hikaye dinleme yetisi henüz oluşmuş olmuyor (en azından grup olarak dinlemeye henüz hazır değiller). Öte yandan altı yaş üzeri çocuklar daha farklı kitapları tercih ediyorlar, bizim okuduklarımız onlar için “bebeksi” kalıyor 🙂
Okuma saatlerinde amacım çocuklara kitap dinlemenin, okumanın çok keyifli bir aktivite olabileceğini yaşatmak aslında. Kitaba ısınmalarını sağlamak. Pek çoğumuz çocuğumuza aktivite sunarken oyunlara öncelik veriyoruz. Ya arkadaş grupları ile belirli aralıklarla düzenlenen “oyun saatleri”, ya bir müessesenin düzenlediği oyun seçenekleri, ya parklar,…
Bunların peşi sıra gelenler belirli mekânlarda bir eğitmen gözetimindeki sanat çalışmaları, bale, çeşitli spor aktiviteleri, piyano,…
Yukarıdakilerin hepsi çok güzel. Fakat bunların içerisinde kitabın çok az yer alması bana bir eksiklik gibi geliyor. Sonuçta eğitime çok önem veren bir grup ebeveyn var. Bununla birlikte harika kitabevleri var. Neden bu ikili biraraya gelmesin?
Geçen sene Sihirli Sayfalar ile başlayan ve her hafta Perşembe günleri gerçekleşmiş okuma saatlerimiz Tırtıl Kids ile aylık bazda devam ediyor. Arzum diğer kitapçıların da benzer uygulamayı, ücretsiz olarak, minik müşterilerine sunmaları. Aynen bizim yaptığımız gibi. Biz ebeveynlere düşen ise, düzenlenen bu kitap içerikli aktivitelere üşenmeden, “benim çocuğum dinlemez” diye düşünmeden miniklerimizi taşımak.
Üstelik okuma saatleri çocuklara belirli bir konuya konsantre olmayı, kurallara uymayı, sessiz kalabilmeyi, kitaplara dokunmayı, rahatlıkla bakmayı ancak zarar vermemeyi öğretiyor.
Bir yerde zamanında olmanın önemini de anlıyorlar – uygulamalı 🙂 Erken gelenler tüm kitapları dinleyebilirken, geç gelenler ise ancak bir bölümünü dinleyebiliyorlar. Bu da bir sonraki okuma saatine zamanında gelme çabasını beraberinde getiriyor. Daha güzel ve kolay bir öğrenme şekli olabilir mi?
Bu arada benim keyifle takip ettiğim “Bir Dolap Kitap” isimli sitenin yeni yazısı çocuğunuz için nasıl kitap seçebileceğinizi anlatıyor. İsterseniz bir gözatın 🙂
Bu kısa notlardan sonra gelelim, son yapılan okuma saatimiz ile ilgili özetlere…
18 Mayıs’ta yapılan okuma saatimizde elimde bol bol kitap vardı. Ancak yine de her iki kitapta bir dinleyicilerimi yokladım. Ne olur ne olmaz. Sıkıldılarsa bırakalım istedim. Kitapların hepsini bitiremesek de pek çoğunu okuduk.
Bunlardan biri Kır Çiçeği Yayınları tarafından basılmış, Christine Naumann tarafından yazılmış “Süslü Püslü Prenses” idi. Prenses denince hemen prenses tacımı taktım haliyle 🙂 Çocuklar çok eğleniyorlar böyle aksesuarlar kullanıldığında. Ben de onların eğlenmesiyle iyice keyifleniyorum.
Süslü püslü Buket’in sabah hazırlanırken seçtiği süslü püslü kıyafetler yerine annesinin mevsime uygun, ancak hiç de güzel görünmeyen giysileri giydiği andaki komik görüntü minikleri çok güldürdü. Fakat kuzeniyle karda oynanan çeşitli oyunlarda bu çirkin kıyafetlerin inanılmaz şekilde işe yaraması ise herkesi çok şaşırttı. Örneğin uzun kırmızı atkısı sayesinde tarzan gibi ağaçta sallanması, paltosunu kızak gibi kullanıp kayabilmesi,…
Bir diğer kitabımız ise yine Kır Çiçeği Yayınları’ndan ve Süslü Püslü Prenses ile aynı yazarın eseri olan “Şirin Yuvaya Gidiyor” idi. Şirin isimli prensesin ilk defa yaşadığı yuva tecrübesini çok keyifli bir dille anlatmış kitap. Özellikle miniklerin yuvaya ilk başladıkları günlerde anne/babalarını yanlarında istemeleri, hatta yuvaya hiç gitmek istememeleri gibi pek çoğumuzun karşılaştığı durumu bu prensesin de yaşaması hikayeyi “gerçek” kılıyor. Ancak kral ve kraliçe prensesin yuvadan keyif almasına her şeye burunlarını sokarak engel olunca, Şirin onları getirmekten vazgeçiyor. Anne ve babaların yuvada olmaması gerektiğini çocuklara komik örneklerle gösteren bir kitap. Çizimleri de çok güzel.
Okuduklarımız arasında en beğendiklerimden bir başkası da Anna Milbourne tarafından yazılmış “Yeraltında”. Tübitak yayınları tarafından çıkarılan bu kitap ise yerin altında, tam ayaklarımızın altında neler olduğunu harika görsellerle göstermiş. En yukarıdan başlayıp, yerin altında yaşayan canlılarla devam ederek derinliklerine gidiyoruz. Borular, metro, mağaralar, fosiller, çekirdek,… Dünyayı bir kesit olarak da gösteren kitap, en sonunu da esprili bir dille tamamlamış. Buradan kazdığınızda acaba bir arkadaşınızın bahçesinden çıkabilir misiniz?
İşte okuduğumuz kitaplar içerisinden sizlere seçmeler…
Bol kitaplı günler dileğiyle 🙂
Category: Aktiviteler, Kütüphane
2 Comments