Mmmmm nefis kokuyor…
Kahve gerçekten bambaşka bir şey. Her türlüsü, çeşit çeşit durumlar için…
Sabah kalktığınızda filtre kahve makinanızda seçtiğiniz, damak tadınızı temsil eden kahveyi yalayıp akan su sesi ile o nefis aroma kimi mutlu etmez ki? Eviniz birden bire sıcacık bir mekân haline gelir.
Ya da aynı kokuyu bir kitapçıda duyduğunuzda orada daha da çok vakit geçirmek istemez misiniz?
Öte yandan meşhur Türk kahvesi yemek sonrası pek çok kişi için vazgeçilmez bir hazım aracıdır.
İtalyanların kahve ritüeli farklı. Sabahları işe yetişmeden önce bölgedeki kahve dükkanında ayakta içilmiş bir “espresso” güne başlamak için en önemli araç.
Amerika’da ellerinde çoğunlukla Starbucks kahve bardakları ile işe koşturan pek çok kişi görmek son derece olağan. Tüketim cenneti olan bu ülkede her içecekte olduğu gibi kahvede de “refill” uygulaması olduğundan bir bardak mekânda içtiyseniz, yola çıkmadan bir bardak daha yanınıza alabilirsiniz. Ne olur ne olmaz kahvesiz kalmayalım…
Kahve makinaları insanı cezbeder. French press, filtre makinalar (çekirdeği öğütenlerinden, zaman ayarlı olanlara kadar çeşit çeşit), “perculator” denilen, ocak üzerinde yavaş yavaş kahveyi pişerenler, espresso makinaları,…
Ya o bardaklar?
Geçenlerde çok şeker bir arkadaşım, nefis bir kahve bardağı hediye etti bana. Bir sanat eseri demek daha doğru. Doğayı anımsatan bir tasarım. Şu ara en çok bu bardakla kahve içmeyi seviyorum.
Bodum’un bardaklarına ne demeli? İç içe iki bardak tasarlamış Bodum. Espresso için. Vakum sistemi kullanmışlar. İç bardaktaki kahveniz sıcak kalırken, dışarıdaki bardak serin kalarak elinizin yanmasını engelliyor. Çok da şeker görünüyorlar.
İlginç kaşıklar, şekilli şekerler, kahve yanında sunacağınız kurabiyeler için hazırlanmış mini tabaklar, tepsiler, peçeteler,… Bir ritüel kahve içmek.
Kahve her derde deva.
Bir arkadaşınızla uzun zamandır buluşamadınız mı? “Haydi bir kahveye buluşalım” diye arayabilirsiniz. Kahve en meşgul insan için bile cazip. Çok değil, yarım saat bile ayırabilirsiniz kahve için. Bir öğle ya da akşam yemeği gibi vakit almaz. Ama yine de arkadaşınızla sohbet imkânı sağlar “dost kahvesi”.
Anne-kız başbaşa işlerinizi halletmişseniz, bir “yorgunluk kahvesi” içmeyi hakettiniz demektir. Paylaşacak ne çok şey var. Ama koyu sohbet için kahve mutlaka olmalı, değil mi?
Sevgilinizle buluşmak için de iyi bahanedir kahve. Çok şey istemez karşı taraftan. Yanlış mesaj vermez. Ciddiyim de demez değilim de… Sadece bir kahvedir, ne zarar gelir ki “sevgili kahvesi”nden?
Çok üzgün olduğunuz bir dönem, bir yakınınız sizi kahve içmeye davet ederse, o azıcık zaman dilimi bile belki hâlâ gökyüzünde güneş olduğunu görmenizi sağlayacaktır. Üstelik bu kahve seansı esnasında üzüntünüzü dile getirebilirseniz adeta bir “terapi kahvesi”ne dönüşür buluşma. Neden olmasın?
Çok heyecanlı ve mutlu olduğunuzda da bunu yakınlarınızla kuru kuru mu paylaşacaksınız? Tabii ki bir “mutluluk kahvesi” lazım.
Kahve benim için vazgeçilmez, özel, keyif verici.
Elimdeki kahve ile oynamayı severim ben. Hele de güzel bir fincanda ise, elimde tuttuğum o güzel kıvrımlı bardağı bırakmak istemem. Evirip çeviririm.
“0 km. bızdıklar” yazılarının çoğu sağ elime yakın duran bir fincan “motivasyon kahvesi” eşliğinde ortaya çıktı.
Şimdi siz de son zamanlarda görüşemediğiniz bir arkadaşınızı arayıp “Bir kahveye buluşmaya ne dersin?” desenize… Kahvenizin yukarıdakilerden hangisi olacağı size kalmış. Belki de bambaşka bir isim koyacaksınız o kahveye. Ama ismi ne olursa olsun özel olacağı kesin…
Not: Nespresso makinası kullananlardansanız, boş kapsüllerinizi atmayın. Biriktirip kahvenizi aldığınız Nespresso mağazasına götürün. Onlar da geri dönüşüm için TEMA Vakfı’na iletsinler.
Category: Günlük Hayat
2 Comments