İyi Bir Komşu

Yine bir bienal zamanı.

Yine yaşayan şehir İstanbul’un kalbi sanat için atıyor. Bizler ve çocuklarımız için çok güzel, kaçırılmaması gereken dönemler bunlar.

Biliyorsunuzdur zaten, 15.İstanbul Bienali’nin bu seferki konusu “İyi Bir Komşu.

Bizim kültürümüzde komşu çok önemli bir unsur. Komşunuzla iyi ilişkiler kurduğunuzda hayatınız renklenir, zenginleşir. Kötü komşu ise insana evini sattırır denilir ki gerçekten, saygısız, duyarsız, dert kaynağı komşularla yaşanmaz.

Peki ülkeler arası komşulukta durum nasıl acaba? Bu noktada konu daha da iş daha da hassaslaşıyor. Nitekim şu anda dünyada yaşanan çalkantılara baktığımızda komşular arası “geçimsizlik” hepimiz için endişe sebebi.

İstanbul Bienali’ni birkaç gün önce bızdıklar için gezdim. Bana bienal rehberlerinden sevgili Tuğba Gökduman üç mekânda da eşlik etti.

Öncelikle şunu belirtelim, bu sene bienal altı komşu mekânda gerçekleşiyor.  Pera Müzesi, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ve İstanbul Modern ile Ark Kültür, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı.

Biz önce Pera Müzesi’ne, ardından Galata Rum İlköğretim Okulu’na ve son olarak da İstanbul Modern’e gittik.

Elmgreen and DragsetÇocuklar için ilginç olabilecek eserlere giriş yapmadan önce küratörleri tanıyalım: Michael Elmgreen ve Ingar Dragset, Norveç ve Danimarka’dan geliyorlar. 1994 yılında Kopenhag’da tanıştıklarında sohbet esnasında aynı mahallede, aynı sokakta hatta aynı apartmanda yaşadıklarını öğreniyorlar! Yani onlar da birbirlerine komşular 🙂 Sanatçılar seneler boyunca çok çeşitli sanat etkinliklerine kendi eserlerini sergileyerek katılırken, 15.İstanbul Bienali onlar için ilk büyük ölçekli küratör deneyimini edinmelerini sağlıyor. Bienalde “komşuluk” teması işlenirken genel bakış açısından daha bireysel durumlara da inilmiş. Ev, göç, yaşam, doğa, bulunduğumuz ortamlar, şehirleşme gibi konular ele alınmış.

Eveeet ilk durağımız Pera Müzesi.

Karşıma çok çarpıcı bir eser çıkıyor. Alejandro Almanza Pereda sanatçının ismi. Eserin ismi “Boşluk Korkusu”. Karşınızdaki kıpkırmızı  duvarda yer alan İstanbul manzaralı yağlı boya tablosunun yarısının betonla kaplanmış olduğunu görüyorsunuz. Vurgulanan şey insanların coğrafyayı kendi isteklerine göre durmadan ve aşındırarak biçimlendirmeleri. Şu an güzel ülkemizdeki yeşil düşmanlığı ve beton düşkünlüğüne de bence harika bir vurgu. Aynı sanatçının üst katlarda beyaz duvar üzerine yapılmış iki eseri daha var. Fakat kırmızı duvar, renk olarak eseri daha da çarpıcı kılmış.

Bienal Fred Wilson’ın “Afro Kısmet” isimli enstalasyonu için Sadberk Hanım Müzesi, Oyuncak Müzesi, Ömer Koç Koleksiyonu ve Suna-İnan Kıraç Vakfı’ndan eserler ödünç alınmış. Ele aldığı konular dışlama, silerek yok etme politikaları, ırkçılık,…Bu bienal için ürettiği enstalasyonunda Osmanlı kültürü ve bu kültürde siyahların oynadığı rolü el yapımı nesnelerle ele almış. Çoğu Osmanlı topraklarına köle ticaretiyle gelmiş siyahlar, bugün kendilerine Afro-Türkler veya Afro-Anadolulular diyorlar. İznik çinileri, minyatürler kullanmış. Eserlerinde siyahileri ön plana çıkaracak kurgular yaratmış. Bunları yaratırken kullandığı sistemler çok ilginç.

Andra UrsutaAndra Ursuta’nın “Kiler” ve “Yatak Odası” isimli eserleri üç boyutlu, minik iki odadan oluşuyor. Sanatçı gündelik malzemeler kullanarak, Romanya’da çocukluğunun geçtiği evin minyatür kopyalarını yaratmış. Çocuklara kullanılan objeler ilginç gelebilir.

Pera Müzesi’nden çıkınca Tünel’e binip, ardından kısa bir yürüyüşle kendimizi Galata Rum Okulu’nda bulduk.

Tsan Kin-Wah

Tsang Kin-Wah’ın “Dördüncü Mühür” isimli video çalışması çocukların ilgisini kesinlikle çekecektir. Burada eserin içeriğinden öte, karanlık bir ortamda teker teker ortaya çıkan kelimelerin zeminde solucan gibi kıvrılarak ilerlemesi, kelimelerin giderek çeşitlenmesi ve birbiri içerisine girmeleri insanı adeta odaya sabitliyor. Kelimeler dünyanın sonuna ilişkin felsefi ve dini fikirlerden oluşuyor. Yaşam, ölüm, mücadele, zafer, kibir, iktidar, yükseliş, düşüş gibi hareketli kelimeler kullanılmış.

Lungiswa GquntaLungiswa Gqunta’nın “Çimen” isimli eseri kırık Coca Cola şişelerinden oluşuyor. İçleri yeşil sıvı çimenleri sembolize ediyor. Apartheid Güney Afrika’sında sadece zengin beyazların sahip olduğu çimenlikler ve bu çimenliklere ulaşılmasını engelleyecek kırık cam ile döşenmiş çitler ayrılıkçı yaklaşımı bu eserle sunuyor.

Çocukların ilgisini çekecek bir diğer eser ise okulun en üst katında Leander Scönweger’e ait bembeyaz labirent. Eserin ismi “Ailemiz Kaybeti/Kayboldu” İçine girdiğinizde acaba çıkış yolunu bulabilecek misiniz?

Galata Rum Okulu’nda daha pek çok durağımız oldu ama hepsini burada yazmayayım, birazı da sürpriz olsun diyorum.

Galata Rum Okulu’ndan çıkınca kısa bir yürüyüşle kendimizi İstanbul Modern’de bulduk.

Young-Jun TakHemen girişte tavandan eşyaları ters bir şekilde yerleştirilmiş minicik ev Young-Jun Tak’ın eseri. Koreli sanatçı, Seul’deki evinin birebir ölçüleriyle maketini yapmış. Bu ev onu hiç mutlu etmemiş. Seul’deki yaşamın bir örneğini sunmak, bunu hissettirmek istemiş. Ev, ülkedeki halkın ekonomik şartlarını, yaşam şekillerini temsil ediyor.

Alper Aydın

Alper Aydın’ın “D8M” isimli eseri çarpıcı bir şekilde ilerleyen koridorda karşımıza çıkıyor. Bu eserde sanatçı kentsel genişleme ve gelişme arzusunda olan insanın doğayla etkileşimini ele almış. Bir şey inşa ederken, başkasının yıkılması ve asırlardır süre gelen bu süreç, ortaya çıkan tahribat vurgulanmış.

Çok ilginç bir video enstalasyonu olan “Evim Evim Güzel Evim”i ise biraz sabredip seyretmek lazım. Volkan Aslan tarafından kurgulanmış bu enstalasyon üç dev ekrandaki farklı filmlerin nasıl da aslında örtüştüğünü ancak en sonda anlıyorsunuz. Sanatçı bu eseri uzun yolculuklara çıkmak zorunda bırakılan bireylere adamış. Yapıtta çoğumuzun hareket hâlinde olduğu vurgulanmış. Bizi etkilemeyeceğini düşündüğümüz şeylerin üzerimizde etkisi olabileceği, belki de hiç tanımadığımız komşularımızın yanı başımızda olabilecekleri bu enstalasyonda yansıtılmış.

Candeğer Furtun

Türk seramik sanatçısı Candeğer Furtun’un “İsimsiz” başlıklı eseri yine çocukların mutlaka ilgisini çekecekler arasında olacaktır. Seramik kaplı duvara yaslanmış, yan yana oturmuş dokuz erkek bacaklarının açıklığı ve oturma şekilleri Türkiye’deki erkek kültürü, hamam ortamı gibi noktalara esprili bir şekilde vurgu yapıyor. Eser aynı zamanda Türkiye ve sekiz komşusunu da temsil ediyor. Türkiye’nin komşularıyla barış içerisinde yaşayabileceğini vurgularken, bu ülkelerin temsilcilerinin de yine erkek olduğunu bu eserde gösteriyor.

Kemang Wa LehulereGüney Afrikalı sanatçı Kemang Wa Lehulere’nin eseri kara tahtaları, ahşap sırasıyla bir sınıf ortamını sunuyor. Ama aynı zamanda orta alanda kuş kafesleri ve kurdeleyle bağlanmış notlar yer alıyor. Sanatçı eserlerinde hayatındaki iki önemli olaydan etkileniyor. İlki halasının silahla kafasında vurulması. Bu olay sonrası halası ölmese de öğrendiği her şeyi tekrar öğrenmesi gerekmiş. Okuma-yazma dahil. İkinci önemli olay ise sanatçının Güney Afrika’nın ilk siyahi ressamı olan Gladis’i tanımış olması. Gladis duvar resimleriyle tanınan ünlü bir ressammış. Fakat hayatını kaybettikten sonra duvar resimlerinin üzeri kapatılmış, ismi unutulmuş. Kemang Wa Lehulere Gladis’in eserlerini tekrar bulmayı hedefleyerek, onun eskiden yaşadığı eve gidiyor. Katman katman kazınan duvarlarda o görkemli resimlere ulaşıyor. Eserlerinde kaybolanları tekrar canlandırma isteği bu yaşadıklarıyla ilintili. Bu enstalasyonda yer alan 16 adet kara tahtanın ise sembolik bir anlamı var. Güney Afrika’da 15 kişiden bir fazlası bir araya gelirse başkaldırı gerçekleştirebilecekleri göz önüne alınarak tutuklanıyorlarmış. Sanatçı bu yaklaşıma tepkisini 15+1 kara tahta kullanarak gösteriyor.

İstanbul Modern’de de diğer mekânlarda olduğu gibi burada yazdıklarımdan çok daha fazlası yer alıyor ve 12 Kasım’a kadar sizleri bekliyor.

Leave a comment