Ara ara yazmışımdır, psikoloji dergilerini çok seviyorum. Çünkü hayattan, yaşadıklarımızdan örnekler barındırıyorlar ve bize farklı bir bakış açısını sunabiliyorlar.
Bu dergilerden biri olan “Psychologies” de okuduğum ilginç bir yazıyı, olabildiğince özetleyerek paylaşmak istiyorum sizlerle. Bu aslında bir dosya. “Stop Arguing, Start Talking” (“Tartışmayı bırakın, konuşmaya başlayın”) başlıklı dosya farklı bölümlere ayrılmış.
“Conflict can bring us closer together” (“Çatışma bizi birbirimize yakınlaştırabilir”) isimli yazı Anne-Laure Gannac tarafından kaleme alınmış. “Anlaşmazsızlık birbirini anlayabilmenin belki de ilk adımıdır” diyor Gannac.
Yazının dikkatimi çekmesinin en önemli nedeni, çatışmaların beni çok huzursuz etmesi. Özellikle çok yakın olduğum bir kişiyleyse, söylenen bir söz ya da iletilen bir mesaj bana ters gelse de, yanlış olduğunu düşünsem de yutkunup hayatıma devam etmeyi, yüzleşmeye tercih edebilirim. Bununla birlikte hislerim üzerimden akıp gidemediği için, beni sürekli rahatsız eder, unutamam. Adeta vücudumda arındırılması gereken bir mikrop gibi dolaşır durur, rahatsız eder.
Zaman zaman kendi kendime bunun doğru bir yaklaşım olmadığını telkin ederek, ilgili kişiyle konuşmaya çalışsam da, bu tarz görüşmeleri istediğim kadar iyi idare edemediğimi itiraf etmeliyim.
İşte bu nedenden ötürü yukarıda bahsettiğim yazıyı hızla okudum.
İnsanların tartışmadan kaçınmasının ya da anlaşmazsızlığı kavgaya çevirmelerinin en önemli nedeni kendilerini kurban, karşılarındakini de suçlu olarak görmeleriymiş. Karşınızdaki insanı bir canavar olarak görmeyi bırakıp, söylediklerinin değeri olan ve saygı duyabileceğiniz bir kişi – aynı fikirde olmasanız bile – olduğunu anlayabildiğiniz noktada hayat daha kolaylaşıyor.
Peki nasıl olacak bu?
Yazıda birden fazla çözüm var.
Çözüm 1 – Kendinizi kaybetmeden karşı çıkın
Bu çözüm yapıcı bir konuşmaya kendinizi yönlendirmenizi öneriyor.
Karşınızdaki kişiyle yaşadığınız sıkıntıyı bir hikâye olarak düşünürsek, bu hikâyenin ilki, ikincisi ve üçüncüsü olabiliyor. İlkinde onlar haklı, siz haksızsınız; ikincisinde siz haklı, onlar haksız ve üçüncüsünde ki bu gelmemiz gereken nokta, problemin doğru ve tarafsız olarak tespit edilmesi ile kimse savunmaya geçmiyor. Buradaki kilit kelime “farklılık”, doğru veya yanlış yok.
Öncelikle ikinizin ortak sorununu tarafsız olarak dile getirip, bu konudaki farklı düşüncelerinizi ve bu düşüncelerin her iki tarafta da bıraktığı hisleri konuşmanız gerekiyor.
Önce karşı tarafı dinleyecek ve söylediklerine saygı duyacaksınız. “Anlattıklarını içtenlikle dinleyen ve saygı duyan bir kişiye kimse uzun süre kızgın kalamaz” diyor “Vital Conversations – Hayati Sohbetler” kitabının yazarı Alec Grimsley.
Karşı tarafın söylediklerini “duyduktan” sonra, sıra sizde. Siz de kendinizi ifade etmelisiniz. Bu şart. Yani sessiz hâlinizi devam ettiremezsiniz.
Yine de bazen bu konuşmalardan sonuç çıkmayabilir. Yine de konuşmak hiç konuşmamaktan daha iyidir diyor yazar. Bazen birden fazla bu tarz konuşma yapılması gerekebilir.
Çözüm 2 – Cesaretle çarpışın
İlişkilerin bazen çatışmaya ihtiyacı vardır. Bu ilişkinin sonu demek olsa bile…
İnsanların çatışmadan çekinmelerinin nedenini bunu bir “kayıp ihtimali” olarak görmelerine bağlıyor Prof. Dominique Picard (sosyal psikoloji, iş ortamında ve kişiler arası çatışma uzmanı.) Çocukluğumuzdan başlayan bir korku bu. Çocukken kendimize yakın olan, bizi koruyan kişiden uzaklaşma ihtimali ne kadar korkunçsa, yetişkin olduğumuzda da farklı kişiler için benzer hisler barındırabiliyoruz.
Ancak sağlıklı ilişkinin her zaman dürüstlüğe ihtiyacı var diyor Picard. Doğruyu karşınızdakine tamamiyle ilgili konu çerçevesinde ve saygınızı koruyarak aktardığınızda, eşinizin ya da arkadaşınızın da benzer durumda olduğunu keşfedebilirsiniz. Amacınız aslında karşınızdakini anlamak olmalı.
Peki ebeveyn-çocuk ilişkisinde bu nasıl olmalı?
Çocuğunuzla olan ilişkinizde de tartışmalar, çatışmalar olmalı diyor Dominique Picard. Bundan kaçmanın kimseye faydası yok. Çatışmanın olması ve ardından hayatınıza ve ilişkinize devam edebiliyor olmak, çocuğunuza büyümekle ilgili öğretebileceğiniz en güzel şey.
Peki, zor bir konuşmayı nasıl doğru yönetebilirsiniz?
1.Hazırlanın
Sadece kendiniz değil, karşınızdaki kişiyi de konuşmak istediğiniz konunun başlığını vererek hazırlayın. Sonraki adım yer ve zamana karar vermek. Başarılı bir konuşma için kimsenin aç, yorgun veya kızgın olmaması gerekiyor. İkiniz için de tarafsız bir ortamda buluşmanın da faydası olabilir (mesela bir kafe)
2. Savunmayla başa çıkmak
Bazen bir konu konuşulurken, taraflardan birinin morali bozulabilir, suçlayıcı olabilir, ortam gerilebilir. Böyle bir durumda kullanılan cümlelerin genel olması ve kişiyi direkt olarak hedef almaması önemlidir. Eğer durum hâlâ devam ediyorsa, bu görüşmeyi başka bir güne erteleyebilirsiniz.
3.Kendinizi duyurun
Eğer duyulmadığınızı hissediyorsanız, öncelikle iyi bir dinleyici olun. Siz karşınızdaki kişinin ne anlatmaya çalıştığını gerçekten anlar ve bunu belli ederseniz, karşınızdaki kişi de sizi aynı oranda dinlemeye açık olacaktır.
4.Karşınızdakinin söylediğine odaklanın
Aklınızdaki soru “Bu kişi benden ne istiyor? İhtiyacı nedir?” olmalı. Bazen kişiler bunu tam anlamıyla dile getiremeyebilirler. O zaman şöyle bir soru işe yarayabilir: “Sence bilmemin önemli olduğu ama bana söyleyemediğin ne olabilir?”
5.İç sesinizi değiştirin
Kendinize verdiğiniz olumsuz mesajlar, gerilmenize ve bu da tartışmanın yanlış yöne gitmesine neden olur. Her yeni konuşma ilk defa oluyordur ve her zaman olumlu bir sonuç çıkabilir.
Çözüm 3 – Uzaklaşın
Bazı ilişkilerde istediğiniz kadar dışarıdan destek alın ya da kendiniz çeşitli tekniklerle çözmeye çalışın, olumlu sonuç alamayabilirsiniz. Bu gibi durumlarda oradan uzaklaşmak, yani ilişkiyi sonlandırmak, daha doğru bir karar olabilir.
Hayatınızdaki bazı ilişkiler, gerek arkadaşlar gerekse eşiniz ya da sevgilinizle olsun, toksik etki yaratır. Sizi aşağı çeker. Bazen dışarıdan bir göz size bu konuda destek olabilir. Olan biteni daha net görmenizi sağlayabilir.
Ayrılma kararınızı verdiğinizde, uygulamaya geçmeden kararınızdan emin olmanız çok ama çok önemli. Pek çok kişi o anki hisleriyle bu kararı verirken, uygulamada kendini çok yalnız ve çok mutsuz hisseder. Bu nedenle öncelikle bunu neden yaptığınızı çok iyi düşünmeniz ve anlamanız gerekli.
Elinizden gelen her sistemi denediğinize inanıyorsanız ve kararınızdan eminseniz mutlaka sonrası için bir plan yapmanız gereklidir. Farklı bir ortam, aile ya da arkadaş desteği, yeni bir cep telefonu numarası… Tüm bunlara rağmen bazen attığınız adım sizi anında mutlu etmeyebilir. İşte bu nedenle kendinize dürüst olmanız, neyi neden yaptığınızı bilmeniz çok önemlidir.
Çözüm 4 – Yardım alın
Bazen çok derin bir sorunu iki kişi çözemiyorsa, dışarıdan destek almanın faydası olabilir.
Bu kişi bir psikolog, bir uzman, bir arabulucu olabilir. Böyle bir ortamda amaç her iki tarafın da mutlu olacağı bir çözüme ulaşmaktır. Bazen kişilerin göremediği bir bakış açısının sunulması adına bu sistem son derece faydalıdır.
Category: Genel, Günlük Hayat
3 Comments