Biz İnsan mıyız?

Harika bir soru değil mi? Beni düşündürdü gerçekten.

3.İstanbul Tasarım Bienali’nin teması ve sorguladığı konu bu. 22 Ekim’de başlayan Bienal, 20 Kasım’a kadar devam ediyor. Ana mekân Galata Özel Rum İlkokulu. Bununla birlikte okula 10 dakika yürüme mesafesinde olan Stüdyo X İstanbul, DEPO, İstanbul Arkeoloji Müzesi (tek ücretli mekân) ve Bomontiada içindeki Alt Sanat Mekânı Bienal’e ev sahipliği yapan mekânlar.

Galata Özel Rum İlkokulu’nda çocuklar için atölyeler de düzenleniyor. Atölyeleri “çocukistanbul” düzenliyor.

“Gezegenimiz için… Hayal Et / Düşün / Tasarla!” başlığı altında gerçekleşen ücretsiz atölyeler için hem okul katılımı, hem de bireysel katılım mümkün.
Detaylar ve rezervasyon için: 0212-311 7835 / 311 7703
info@cocukistanbul.org / info@iksv.org

bienalBienal’in geneline bakarsak eğer, “Biz İnsan mıyız?” sorusuna geçmişten bugüne insanın evrimini ve bununla birlikte hayatımızdaki tasarım noktalarını inceleyerek cevap arıyor. Bununla birlikte zaman içerisinde insanın dünyaya ne kadar zarar verdiği vurgulanıyor. Tasarımcılar ortaya koydukları eserlerde insanın yaşamda duruşunu sorgulayarak bir cevap arıyorlar.

Galata Rum İlkokulu’nda girişte insan bedeni üzerinde durulmuş. Kapının hemen üzerindeki ekranda sizin kamerayla yansımanız dans ediyormuşçasına hareketlendiriliyor. İnsanın doğasında aslında bu doğal hareketlerin olması gerektiği vurgulanıyor.

İçeri girdiğinizde sizi karşılayan ise dev bir ekran ve burada Ali Kazma’nın çektiği bir film. Filmde kadavra inceleyen tıp öğrencilerini görüyorsunuz. İnsanı rahatsız edebilecek bir film aslında. Fakat insan bedeninin en net incelendiği an belki de bu.

Bienal

Aynı katta insan vücudu şeffaflaştırılmış, beyin dalgaları tek tek incelenmiş, renklendirilmiş şekilde tasarımla birleştiriliyor. İnsan vücudu bir tasarım harikası sonuçta.

Bienal

Üst kattaki koridorda, insan vücudu ve mimarinin nasıl örtüştüğü örnekleniyor. Mimari çizimlerde insan vücuduna göre eşya planlaması yapılıyor. Masanın yüksekliği, sandalyelerin ölçüleri, mutfak tezgahları gibi mesela. İşin ilginç yanı, eski çizimlerle insanların şu anki ölçüleri birbirine uymuyor. İnsan zaman içerisinde değişmiş.

BienalVeya engellilerin hayata karışabilmesi için tasarımlar artmış, gelişmiş. Çeşitli çözümler yaratılmış. Engelliler için imkânların arttırılması iyi gibi görünse de, sanatçılar neden engelli sayısının arttığına da odaklanmış. Burada savaşların artması veya hastalıkların değişimi temel etkenler. Yani aslında tasarım açısından gelişim olarak düşünülen şeyler, insanlık için belki de geriye gidiş.

Bununla birlikte tasarımlar mimarların insana bakış açısıyla oluşmuş, şekil değiştirmiş. Örneklemelerle görmek gerçekten ilginç. Bir masayı insan beyni gibi düşünürseniz kaç defa katlanabilir, kaç farklı şekle bürünebilir…

Veya bir uzay istasyonu, bir uzay aracı nasıl planlanmalıdır? İçerisinin mimarisi nasıl olmalıdır? Bu çizimleri görmek gerçekten çok ilginç.

Son iki kat dünyayı ele alıyor.

Burada işte göçler konusu ile doğaya nasıl da zarar verdiğimiz ele alınmış.

İnsanın elinin değdiği pek çok alan maalesef bozuluyor. Bu bölüm bence çocuklar için çok çarpıcı.

Özellikle dünyayı dönen ilk uydudan başlayarak, dünyayı çevreleyen uyduların renkli noktalarla gösterildiği filmi izleyince uzayda nasıl bir çevre kirliliği yaratıldığına şaşırarak şahit oluyoruz.

Doğa, hayvan ve insan üçlemesinde orangutan hakları bölümü yine ilginç alanlardan biri. Orangutan mimarisini takip eden araştırmacılar oranguanların sayılarını takip edebiliyorlar. Yani mimari ve tasarım, hayvanların yaşamlarında büyük bir yer kaplıyor. Tabii insanlar bozmazsa!

Bienal

Bu bölümde Arjantin’de bir hayvanat bahçesindeki Sandra isimli orangutanın özgürlük savaşının haberlerine de yer verilmiş. Mahkemeden fotoğraflar ve o dönemin gazete küpürleriyle desteklenmiş bu bölüm bızdıkların kesinlikle ilgisini çekecektir.

En üst katta ise teknoloji tasarımı ele alınmış. En eski cep telefonlarından günümüze cihazlar ve bununla birlikte gelişen tasarımlar. Örneğin selfie çubuğu! Burada kendimi açıkcası son derece suni bir ortamda hissettim.

Doğadan, dünyadan, vücuttan uzak. Soğuk cihazların arasında mutlu olmaya çalışan, “mış gibi” davranan ve bunu çektiği fotoğraflarla ispatlamaya çalışan insan gerçekten insan mıdır?

Ne dersiniz? Biz İnsan mıyız?

2 Comments

  1. İpek Ongun
    Çok teşekkürler Defneciğim, sergiyi merak ediyordum. Çok güzel özetlemşsin. Bilgilendim. Ama em çarpıcısı yazıyı özetleyen son bölümdü. Çook düşündürücü. Ellerine sağlık.
    Reply 31 October 2016 at 08:41
    • Gerçekten insanı düşündürüyor, tasarımın çeşitliliği ise şaşırtıyor :)
      Reply 31 October 2016 at 13:06

Leave a comment