Benim Bızdık

Geçenlerde çok dolu olduğum bir an bir yazı yazmış, içimdekileri ve bununla birlikte edindiğim bir tecrübeyi paylaşmak istemiştim. Pek çoğunuz bu yazıyı okudu ve cevaplar gerek yazılı gerek sözlü geldi :))

0 km Bızdıklar başlayınca birkaç kişi bu maili bana hatırlatıp, içinde faydalı bilgiler vardı bloga da koysana dedi… Sizleri mi kırıcam, işte yazı aşağıda. Okumuş olanlara ikinci baskı olduğu için şimdiden özür dilerim.

Bu arada bu yazıyı takiben, aynen yazıda önerdiğim gibi ben de Robert Yuva ile kontakt kurdum. Derdimi anlatıp Muazzez Hanım’ın önerilerini sıraladım. Zaten Robert Yuva’nın menüsü gayet güzel. Sadece bazı ekstralar var, olmasa daha iyi olacak. Bazı ufak değişikliklerle süper olacak… Ve gerçekten Filiz Hanım’ın konuyu ciddiyetle ele almasıyla, menüler mükemmel oldu. Bir veliden gelen içten (ama bir uzman yönlendirmesi olan) bir talebi ciddiye alan müesseseye ancak ne yapılır ? Eveeet, şapka çıkartılır !

İşte yazı şöyle birşeydi :

Canlar,

Bu mesajı okuduktan sonra Defne kafayı yedi en sonunda diyebilirsiniz ama ben kendi edindiğim bazı tecrübe ve bilgilerden sizlerin de faydalanmasını istediğim için bu cümleyi duymaya razı olarak bu maili yollamaya karar verdim. Daha doğrusu böyle bir paylaşım içinde olmam gerektiğini bu sabah spor salonunda koşu bandı üzerinde ter atarken fark ettim. Sizlerle bizim bızdıklar için yaptığımız, yapmaya çalıştığımız, doğru olduğunu düşündüğümüz ve bazen de el yordamı yada “mother instinct” ile yaptıklarımızın (yada yapamadıklarımızın) ne kadar doğru olduğunu (yada olmadığını) ufak bir örneklemeyle paylaşmak istedim.

Bir kısmınızın bildiği üzere canım Maya’mın kolesterolü 199-200 civarında. Oldu bitti kendine senelerdir dikkat etmek için çaba sarfeden, genç kızlık yıllarından bu yana doğru beslenme adına beslenme uzmanlarının kapısını çalan, spora hiç ara vermeyen, okuyan, olan biteni takip eden, çocuğunu tam 13 ay emzirmiş bir anne olarak bu sonucun benim için ne denli şok edici olduğunu tahmin edersiniz. Maya 2 yaşına kadar tamamiyle benim ve doktorumuz Hilal Mocan’ın kontrolünde bir beslenme şekliyle gitti ki daha sağlıklısının olabileceğini sanmıyorum. 2 yaşında Hilal Hanım ailemizde kolesterolun yüksek olduğunu duyunca 2 yaş check-up ına kolesterol ölçümü de ekledi.

Dostlarımın ilk şaşırma anı bu oluyor genelde. Cümle şu şekilde : “Aaa 2 yaşında bebeğin kolesterolüne de mi bakılırmış???” yada daha vahimi “2 yaşta check-up mı yapılırmış?”

Neyse yapılan tetkikte 199’u görünce çizgi film karakterleri gibi gözlerim boing boing sesleriyle yuvalarından fırladı ! “Panik olmaya gerek yok, derin nefes. Herşey kontrol altında… Birkaç ufak düzenleme ile herşey yoluna girer.”

Mİ ACABA ?

Aradan 1.5 yıl geçti. Yine tabii ki genel hatlarıyla Maya düzenli ve sağlıklı beslenen bir çocuk. Fakat artık okula gidiyor, bazı öğünler okulda yeniyor. Eh artık dışarı da çıkılıyor. Restaurantlarda çocuk menülerine dikkat ettiyseniz pek de sağlıklı değiller. Ama yine de ben kendi kendime kızımın iyi beslendiği gerçeğini işliyorum diğerlerini gözardı etmeye çalışarak.

Geçtiğimiz haftalarda Hilal Hanım bir allerji testi istedi o arada kolesterole de bakalım dedik – fikir benden çıktı, ne de olsa 4 yaşında bakacaktık. Bari bir kan alımı eksik olsun – yeterince ızdıraplı zaten. Sonuç : yine yüksek !!! Bu sefer 223 !!!
Hilal Hanım aradı : “Defnecim Maya’nın kolesterolü çok yüksek. Hemen önlem almamız lazım. Bir beslenme uzmanı gerekiyor”
Durumu kabullenmek istemeyen ben : “Ama Hilal Hanım, testi unutup tok karnına yaptırdım. Fark etmez mi?”
“Defnecim düşse düşse 200’e düşer ki bu bile yüksek bu yaş için”

Neyse bu çerçevede, annenin kararı sorguladığı doktorun ise sabırla onu ikna etmeye çalıştığı bir görüşme sonrası ben öncelikle yakınlarımdan destek almak ve içimi rahatlatmak için, aile büyüklerini aradım tabii ki. Eskiden kolesterol testi mi varmış canım? En önemli şey Maya’nın bol bol hareket etmesi, sporun bir yaşam şeklini alması (ki buna hala gönülden inanıyorum), zaten çok sağlıklı besleniyor, milletin çocuğu çips, kola, kızartma içindeyken bizimki sebze, ızgara et,.. vs. vs. vs.

Sonra bir arkadaşım imdadıma yetişti. Kendi doktoruna danıştı. Bilgili, görmüş geçirmiş bir doktor. Onun verdiği cevap içimi rahatlatıcı ve benim “mother instinct” diye nitelendirdiğim ama belki de aslında daha ziyade içimi rahatlatabilmek için hissettiğim düşünceleri onaylar biçimdeydi.

Ama vicdanı insanı rahat bırakmıyor ki : vıdı, vııdı, vıdı,…

Canım Mengücüm internet sitelerini karıştırıp biraz daha bilgilenebileceğimi hatırattı bana. Onun da yüzünde endişeli bir bakış ve gözlerinde kocaman soru işaretleri…
Önerisini ikiletmedim, gece yarısı deli gibi araştırdım. Ve hepsi Hilal Hanım’ı haklı çıkartıyordu. Karıştırmak isterseniz :

http://arsiv.sabah.com.tr/2007/03/05/gny/sag102-20070228-200.html

http://www.bebek.com/bebek-yuruyor-cocuklarda-kolestrol-ve-kalp-hastaliklari-cnt2-6-1-1497.html

www.americanheartorg.presenter.jhtml?identifier=211

www.kidshealth.org/parent/medical/heart/cholesterol.html

Sonuçta bir arkadaşımın taa bana 1 sene önce önerdiği çocuk beslenmesi üzerine uzman isim Doç.Dr.Muazzez Garipağaoğlu’na gittim. (Kendisi ile ilgili daha fazla bilgi için : www.elma-sbm.com)

Muazzez Hanım gerçekten beni çok etkiledi, mutlu etti. Çünkü standart bir beslenme uzmanından çok bir eğitimci olduğunu gösteren bir biçimde yaklaştı olaya. Amacı elime bir liste tutuşturmak değil, beni bir anne olarak bilgilendirmek bana işin genel mantığını anlatmak ve bununla birlikte çocuğumu doğru yönlendirebileceğim özgürlüğü bana tanımak oldu.
Öncelikle kendisi, yurt dışında artık özellikle ailedeki özgeçmişe göre 2 yaş itibari ile tüm çocukların kolesterol seviyesine bakıldığını (yada bakılma oranının gittikçe arttığını) doğruladı. Bizde ise pek çok anne babanın bırakın çocuklarına, kendilerine bile test yaptırmadıklarını vurguladı.

Toplam 2.5 saatlik görüşmemiz benim için müthiş eğitici oldu. Hayatımda neler mi değişecek? Öncelikle okul yemek listesinde ilk gördüğüm andan itibaren beni rahatsız eden bazı gıdaların yerine başkalarının konulması konusunda okulla görüşeceğim. Robert’in beslenme listeleri aslında bakıldığında çok çeşitli ve sağlıklı. Bir kere gereksiz hazır ürünler yok. Bu büyük bir artı. Ancak yine de yanlarında anneleri olmayan çocuklarımız sunulan çeşitler içinden ne denli sağlıklı olanı seçebiliyorlar soru işareti.

Biz annelerin okula giden çocuklarımızın yiyecek listelerine sahip çıkmamız ve nasıl okul seçiminde titizleniyorsak beslenmelerinde de aynı titizliği okullardan beklemek en doğal hakkımız.

Temel beslenme alışkanlıkları 6 yaşa kadar ediniliyormuş. O zaman niye tatlıya alışsınlar ? Neden reçel,bal, tereyağ bir kahvaltı alışkanlığına dönüşsün? Niye çoğumuz çikolatayı seviyoruz ve sonrada bir ömür ondan uzak kalmaya çalışıyoruz kilo alacağız korkusu ile? Neden bizde ana yemek bir çeşit et oluyor da asıl gerekli olan tahıl ve sebze garnitür olarak veriliyor? Bunların hepsi edinilmiş alışkanlıklar… Bayramlarda yada bir büyüğün evine gidildiğinde çocuklara hep şeker, çikolata yada börek, kek, pasta bir ödül, bir “treat” olarak verilir. Neden? Böyle
alışılmıştır çünkü…

HEPSİ BİR ALIŞKANLIK…

Sizleri umarım baymadım. Ama şöyle düşünmek lazım belki de : yeni bir araba aldığımızda ilk ne yaparız ? Ona en uygun benzini alırız. Sonra 1000 km. bakımına sokarız ve hep en iyi, en uygun benzini almaya devam eder, bakımlarını asla atlamayız. Aksi takdirde araba bozulur. Arabalarda bir avantaj, parça bozulduğunda pahalı da olsa yenisi ile değiştirme şansımız var. Vücutta ise bunu yapmak çok daha zor. 0 km. bızdıklara daha da özenli bakıp, bakılmasını istemek en doğal hakkımız diye düşünüyorum.

Bu uzuuuun mesajı bana yakın zamanda Robert Yuva Filiz Hanım’dan gelen bir hikaye ile sonlandırmak istiyorum :

AYŞEGÜL VE ANNESİ
Ayşegül’ün evlenmesine çok az bir zaman kalmış. Sık sık mutfağa girip annesini yemek yaparken serediyor, notlar alıyormuş. O gün annesi fırında börek yapacakmış. Her zaman ki gibi yufkanın iki ucundan kesip tepsiye yerleştirmiş. Ayşegül hemen “neden iki ucunu kestin anneciğim” diye sormuş. Annesi “bilmem annem hep böyle yapardı” demiş. Ayşegül anneannesine telefon edip cevabı öğrenmek istemiş. Ancak anneannesinden de aldığı cevap aynıymış. “Bilmem annem hep böyle yapardı”. Bu sefer Ayşegül üşenmeden ninesini ziyarete gitmiş ve ona “nineciğim neden börek yaparken iki ucunu kesip tepsiye koyuyorsun?” diye sormuş. Ninesinin cevabı ise Ayşegül’ü çok şaşırtmış. “Çünkü fırın tepsim küçüktü, eğer yufkayı kesmezsem içine sığdıramıyodum evladım” demiş.……….

Neyi neden yapıyoruz? Neyi niye öğretiyoruz?

Çok öpücükler, sevgiler,

Defne :))

Leave a comment