Maya son günlerde “ters” yatmaya başladı !
Yani yatakta normalde başını koyduğu yere şimdi ayakları geliyor 🙂 Başını koyduğu yerde bir yatakbaşı var, yatak odası mobilyalarına uygun. Şimdi yastığı ayakucunda ve görsel anlamda boşlukta.
Bu değişikliği çok garipsedim.
“Emin misin böyle yatmak istediğinden Mayacım?”
“Hı hı.”
“Bak ama bu biraz ters oluyor. İstersen eskisi gibi yat sen yine de.”
“Hayır, ben böyle yatıcam.”
Ya sabır… Bu da nereden çıktı şimdi? Hayır, birşey değil, yatak koruması öteki türlü yatış pozisyonuna göreydi. Şimdi buradan düşebilir… Neyse bu gece böyle yatsın da yarına düzelir herhalde.
Ertesi gün yatak toplanırken tabii eski sisteme göre yastık yine yatakbaşının olduğu yere getiriliyor. Akşam yatak örtüsü açıldığında kıyamet koptu. O minik kaşlarını en korkutucu şekliyle çatıp, en yüksek aslan sesini çıkartarak kükredi miniğim : “Kim değiştirdi yastığımın yerini ??!!! Ben böyle istemiyorum artık !”
Neyse benim ufak itirazlarım işlemedi ve Maya artık yatağında “ters” uyuyor. Bunu düşünürken birdenbire dank etti ! Neden ters oluyormuş? Kime göre ters? Biz başından öteki türlü uyusun diye uygun görmüşüz, yatak başını oraya koymuşuz. Ama şimdi o fikir değiştirdi ve böyle istiyor. Niye ters olsun ki?
Buradan yola çıkarak farkettim ki, bu da kafamızdaki kalıplardan sadece biri. Hayatımızda hepimizin oluşturduğu bazı kalıplar var. Bunların kimisi sosyal baskı olarak adlandırılıyor, kimisi aile yetiştirme biçimi, kimi gelenek ismini alıyor. Aslında bunlar bizlerin oluşturduğu bazı kalıplar, bazı doğru yada yanlışlar.
Nikken işimi kurmaya başladığım dönem, Nikken’in verdiği eğitimlerden biri Liderlik konusundaydı. Eğitmenimiz sosyolog Nurdoğan Arkış’tı. Çok başarılı bir eğitmendi. Kendi hayatından kesitlerle bizlere olması yada olmaması gerekenleri anlatıyordu. Eğitim esnasında vurguladığı önemli bir nokta bazı kalıpların bizlere çok küçük yaşta, çoğu zaman farkında olunmadan yerleştirildiğiydi. Örneğin hayvan korkusu. Bir annenin aynı kaldırımdan kendilerine doğru gelmekte olan bir köpekten çocuğunu korumak için hemen karşı kaldırıma geçmesi ve “Aman yavrum, köpekler ısırır, uzak durmak lazım” cümlesi ile çocuktaki ilk korku tohumunu ekmesi.
Buna birkaç örnek daha eklenebilir :
“Dikkat et düşersin!” gibi anlamsız cümleler (nasıl dikkat edilecek?)
“Koşma terlersin!”
“Yağmur yağarken dışarı çıkılmaz!” Neden? Bence uygun bir kıyafetle yağmurda yürümek, su birikintilerinde zıplamak çok da keyif verici.
Ya da hava soğuk diye çocuğun beşbin kat giydirilmesi. Çocuğu kıyafetlerle boğmak.
Bunları öyle ya da böyle hepimiz yapıyoruz. Çoğu zaman farkında olmadan. Çünkü hepsi zamanında içimize işlemiş. Amacım büyüklerimize suçu atmak değil. Sonuçta onlar da büyüklerinden öyle görmüşler, öğrenmişler. Ama bu yanlış düşünce ve yaklaşımları birilerinin ufak ufak değiştirmesi gerekiyor diye düşünmeden de duramıyorum. Belki bu nesil anne-babalar bu konuda bir adım atarlar. Ne dersiniz?
Son olarak kalıp dışı bir dostlukla ilgili bu filmi paylaşmak isterim sizlerle 🙂
Kucak dolusu sevgiler ve kocaman öpücükler !
Category: Günlük Hayat