Okuldan Dilekler

Okullar açıldı. En azından büyük bir bölümü için geçerli bu durum. Okulların açılmasıyla birlikte hepimiz çocuklarımıza odaklanmış durumdayız. Üzülmesinler, okula keyifle gitsinler, öğretmenlerini ve arkadaşlarını sevsinler, onlar tarafından sevilsinler istiyoruz.

Peki, öğretmenler ne istiyor? Onların da canı yok mu? Parents Dergisi / Amerika, Eylül sayısında bu konu ele alınmış. İstekler Amerikalı öğretmenlerin olsa da, okuyunca bizim öğretmenlerimizin de bu dilekleri paylaşabileceğini düşündüm. Biraz karşı tarafı da düşünerek hareket etmemiz eminim herkesin işini kolaylaştıracak, okulda günlerin daha keyifli ve daha verimli geçmesini sağlayacak.

İşte size birkaç örnek:

“Okul ve okulda çalışanlar hakkında çocuğunuzun önünde olumsuz şeyler konuşmaktan sakının. Pek çok durumda kendi okul tecrübesi olumsuz olan yetişkinler çocuklarını olumsuz yönde etkileyebiliyorlar.”

 

“Çocuğunuzun yazı yazma pratiğinde sadece ödevlerden faydalanmayın. Ona okul dışı çalışmalarla pratik yapması için imkân tanıyın. Örneğin kendisine gelmiş bir hediye için içeriği olan bir teşekkür kartı hazırlasın. Oyuncağın en çok hangi özelliğini sevdiğini anlatabilir mesela. Ya da şehir dışındaki aile büyüklerine aylık bazda mektup yazmasını teşvik edebilirsiniz.”

 

“Televizyon saatinin artması, okuma saatinin azalması demektir. Kitap okumak günlük bir aktivite iken, televizyon seyretmeyi daha çok haftasonlarına bırakın.”

 

“Çocuğunuz ödevini yaparken onu gözlemlemek iyi bir fikir olabilir. Ancak müdahaleci bir tavır sergilemeyin. Yaptığı her hatayı düzeltmeye kalkmayın. Bu yaklaşım ileriki dönemlerde sorun oluşturabilir. Çünkü çocuğunuz hata yaparım düşüncesiyle, kendi başına sorumluluklarını almaya korkup, testlerden korkmaya başlayabilir.”

 

“Sınıfımda en az birkaç öğrenci geç bırakılıyor, birkaç tanesinin de annesi her gün yaklaşık 15 dakika erken alıyor. Bu süre ilk başta fazla gelmeyebilir ancak toplamda yedi ders saatimiz varken, konuları toparlamakta zorlanabiliyoruz. Okulda her dakika önemlidir.”

 

“Çocuğunuz hastaysa okula gelmemelidir. Ebeveynlerinin bizzat bıraktığı ya da servisle gelen çocuklar zaman zaman ofisime gelip, “Annem kendimi iyi hissetmezsem revire gitmemi söyledi.” diyorlar. Eğer çocuğunuzun ateşi varsa, işinize gidebilmek amacıyla, bir doz ateş düşürücü verip okula yollamayın. Onun yerine alternatif çözümlere yönelin. Kusuyorsa ya da ishalse çocuğunuzu asla okula yollamayın.”

 

“Eğer çocuğunuz sınıfta tavrından dolayı sorun yaşıyorsa hemen bizi suçlamayın. Veliler genelde çocuklarına inanmayı tercih ederler. Oysa bizim amacımız çocuğunuza zorluk çıkartmak, onu mutsuz kılmak değildir. Ancak eğer sınıfta düzeni bozuyorsa, bunun sonuçlarına da katlanması gerekiyor.”

 

“Okulda katılımınız çok önemli. Çalışıyorsanız bile, ufak tefek yardımlarla sınıfa ve çocuğunuza destek olabilirsiniz.”

 

“Okulda çocuğunuz diğer 25 arkadaşıyla uyum içerisinde olmayı öğrenmelidir. Sürekli dikkat çekmek uğruna düzeni bozan öğrenci, diğerlerini de olumsuz şekilde etkiler.”

 

“Veliler bana çocuklarının öğrendiklerini gündelik hayatta uygulamaya koyduklarını anlattıklarında çok mutlu oluyorum. Örneğin sayı saymayı belirli bir yemeğin tarifini birlikte okurken tekrar etmeleri ya da bahçede otururken geçen arabaları sayıyor olmaları beni çok mutlu ediyor ve derse destek veriyor.”

 

“Ailelerine ters cevap veren, kitaplarını onlara atan çocukların sayısının çokluğu beni şaşırtıyor. Bu çocuklar ebeveynlerini hizmetçi gibi kullanıyorlar. Anne ve babasına  gösterdiği saygısızlığın sorun teşkil etmeyeceğini düşünen bir çocuk, öğretmenlerine ve arkadaşlarına da aynı yaklaşımda bulunabilir.”

 

“Bir velinin bana mail atıp, ders sonrası çocuğuyla yaşadığı olumlu bir tecrübeyi paylaşması çok hoşuma gidiyor. Olumlu yorumlar beni motive ediyor. Hatta cüzdanımda övgü dolu bir veli mektubunu taşıyorum. Zor geçen günlerde okuyup destek buluyorum.”

Gelelim okul servisleri ile ilgili dilek ve önerilere:

“Çocuğunuz serviste güvenli seyahat edebilmek için bazı kuralları öğrenmeli ki bunların başında araç hareket hâlindeyken yerinde oturmak var.  Eğer dikkatim dağılırsa, olası bir soruna yeterince hızlı müdahale edemeyebilirim. İşte bu yüzden servisteki öğrencilere şunu söylüyorum: yerinize oturun, arkanıza yaslanın, ayaklarınız öne dönük, sırt çantanız kucağınızda olsun. Böylelikle güvenle yolculuk yapabiliriz.”

 

“Pek çok ebeveyn çocuklarına öğretmenlerine gösterdikleri saygıyı okul servis şoförlerine de göstermeleri  gerektiğini anlatmıyor. Pek çok çocuk ben “Günaydın,” dediğimde bana cevap vermiyor ve bu son derece kaba bir davranış oluyor. Aynı durum veliler için de geçerli. Bana her seferinde teşekkür eden birkaç veli günümün çok daha güzel geçmesini sağlıyor. Çocuk çekingense bile sadece bir gülümseme yeterlidir.”

 

“Bir çocuk geciktiği için servisi beklettiğimde, diğer çocukları da gecikmeli almış ve sonunda okula geç varmış oluyorum. Aynı durum dönüş için de geçerli. Zamanında çocuğunuzu kapıda karşılamazsanız, diğer çocukların evlerine gecikmesine neden oluyorsunuz. Biz zamanında kapınızda olabiliyoruz. Peki siz niye olamıyorsunuz?”

Yorumlar, öneriler çok doğru geldi bana. Siz ne dersiniz?

One Comment

  1. EceEÜ
    Bu bir iki detayı hayatlarımıza alabildiğimizde, her şey ne kadar daha keyifli oluyor değil mi Defne'ciğim? Zaman zaman da, bu anlatılanların tam tersini ben yaşıyorum, bir dükkana girdiğim, ya da bir taksiye bindiğimde, iyi günler sözümün karşılıksız kalması gibi... Böyle bir şeyle karşılaştığımda, toplumumuzun çok karamsar ve ruhsuz bir yöne gittiği düşüncesi, içimi korkuyla sarıyor! Bu inceliklere değer veren bizler, çocuklarımıza aktarabilirsek, belki o zaman olumlu bir değişim yaratabiliriz gerçekten de. Sevgimle...
    Reply 24 September 2012 at 11:33

Leave a comment