Yazın Çeşme ve Bodrum yazıları okumaktan bıkmışsınızdır, henüz bıkmadıysanız da yaz sonunda görmek bile istemeyeceksiniz, biliyorum.
Ben de birkaç not yazmazsam olmaz ama azıcık farklı olsun istedim.
Onun için kızım Çeşme’de şunu yaptı ya da buraya gittik demektense, size – elimden geldiğince – onun gözüyle neler olup bitiyor aktarmak istiyorum:
“Limonata!!! Hayatım limonata. Nereye gitsem orada içtiğim limonatayı beğeniyorum. Kocaman bardaklar, naneli olanlar, beyaz(!) olanlar, taptaze limonlardan yapılmış, bahçeden gelen limonlar ve limonatalar. Bugün Taşhan Funda Abla’dan (Taşhan ile ilgili daha detaylı bilgi ‘Gerçekten İsteyince’ başlıklı yazımda. Okumadıysanız mutlaka gözatın.) Bodrum limonlarından bazen beyaz (kırık beyaz), bazen pembe limonata olabildiğini öğrendim. Hmm… İlginç.”
“Geç saatler… Sabah geç kalkmak ve güne geç başlamak… Günü geç bitirmek… Hatta arabayla eve dönerken uyuyakalmak ve ben anlamadan kendimi annemin kucağında yatağımda bulmak. Sabah uyandığımda, “Üzerimde niye hâlâ tişörtüm var?” diye sormak ve hep aynı cevabı almak, ‘Canım, çok güzel uyuyordun, sadece altını değiştirebildim. Yarın üstünü de değiştiririz.’”
“Beklemek ve beklemek… Annemin evi, eşyalarımızı toparlamasını beklediğim sabahlar.”
“Çöp boşaltmak. Anneme yardım için mutfaktaki minik çöpümüzü boşaltmak. Fakat bir türlü çöpe düğüm atamıyorum. Annemden gelen klasik yorum, ‘Ah Mayacığım çok teşekkürler. Dur ben düğümlerim.’”
“Scooterım ile dolaşmak. Minicik evimizin içerisinde annemin ayağına dolaşmak ve onun kızgın bakışlarından kaçabilmek için hemen oradan uzaklaşmak…”
“Kum, kum, kum… Her yer kum. Çok zor yürünüyor kumda. Popoma yapışıyor kumlar. Ama kumda oynamak çok eğlenceli. Hele de arkadaşlar varsa. Annem de fena değil ama ıslak ya da kuru kum getirmesini çok sık istediğimde söylenmeye başlıyor!””
“Tuzlu su. Her yerim yanıyor! Annem gözüme su kaçınca ve yanmaya başlayınca ‘Gözlerini kırpıştır, birazdan geçer.’diyor. Zaten her şeye ‘Birazdan geçer.’ diyor! Kırpıyorum, kırpıyorum geçmiyor.”
“Elimdeki, bacağımdaki yaralar da çok yanıyor denizde. Annem ‘Çok iyi, hemen iyileşecek.’diyor. Yanan ayağımı ve serçe parmağımı suyun üzerinde tutup yüzüyorum. Annem bu görüntüme çok gülüyor. Ne varki bu kadar gülecek, yanmalarını istemiyorum!”
“Dondurma!!! Her gün dondurma yemek istiyorum. Ama şu öksürüğüm geçmedi diye annem izin vermiyor. Önüm, arkam, sağım, solum dondurma!!! İs-ti-yo-rummmmm!!!”
“Arkadaşlarla hareketli günler. Sürpriz gelenler, uzun kalanlar, kısa kalanlar, gündüz kumsalda geçen saatler, gece yemekte birlikte olabilmek, koşmak, oyun oynamak, terlemek ve tekrar terlemek,… Annemin sırtımı silebilmesi için iki dakika mola ve sonra koşmaya devam etmek…”
“Pembe yanaklar, koyulaşan bir ten. Tekrar ve tekrar sürülen kremler. Herkesin şampuan ve kreminin ayrı olması. Annem niye kendininkileri bana kullandırtmıyor anlamıyorum…”
“Özlem Abla, Ümit Abi, Mustafa Amca,… Evimizin temizliği ve bakımı için en önemli kişiler. Bu evde de her şey sürekli bozuluyor.”
“Işıklı oyuncaklar. Gecenin geç saatlerinde anneme yalvaran gözlerle bakıp ışıklı oyuncak istediğimde, onun üşenmeyip, beni Alaçatı’ya götürmesi ve beğendiğim ışıklı oyuncağı alıp, dondurmalarımıza yumulmamız. Annemin ‘Çeşme’de sakızlı dondruma yenir,’ demesi ve benden daha çabuk dondurmasını bitirmesi.”
“Sıcak, sıcak, sıcak… Rüzgâr, rüzgâr, rüzgâr.”
“Annemin arkadaşı Funda Abla’nın Taşhan’ındaki kahvaltı sofrası. Nefis zeytinler, peynirler, reçeller. Ah bir de üzerine şu yeşillikleri dökmeseler… Annem de sohbet etmekten benimle ilgilenmiyor ama neyse…”
“Ekin, Deniz, Melis, Alara, Tuna ve kardeşi Kaya,…”
“Arada kısacık da olsa Ahmet ve Lara.”
“Pazar!!! Annemin pazar aşkı. Sabah saatin kurulup, zorla uyandırılıp, o kalabalık pazar yerine sürüklenmem. ‘Üff burası çok kalabalık’ diye şikayet ettiğimde, annemin ‘İyi ki erken geldik Mayacığım, yoksa daha da kalabalık olacaktı. Ama bak şu taptaze sebzelere, meyvelere.’ demesi. Benim de ‘Haftaya daha erken gelelim’ diye anneme önermem. Hava çok sıcak!!!”
“Mavi tımbırtım!” “Dekatlon’dan aldığımız şişme ‘board’um. Adını annem ‘tımbırtı’ koydu, bana da komik geldi. Onunla hem çok eğleniyorum, hem de kendimi güvende hissediyorum. Ama Çeşme rüzgârında uçabiliyor. Sıkıca sarılmam gerekiyor.”
“Ilıca Otel’in tuzlu su havuzu. Deniz çok dalgalı olduğunda hooop zıplıyoruz içine.”
“Tuzlu suyun kötü tadı. Hiç alışamıyorum. Annem çok gülüyor bu hâlime. Balinalara benziyormuşum, ağzımdaki suları püskürtünce… Annem komiklik yapıyor. ‘Bir dahaki sefere yanımızda salatalık getirelim. Suya batırıp tuzlu tuzlu yeriz!!!’ diyor. Hep de aynı espriyi yapıyor. Ayıp olmasın diye gülüyorum.”
“Sörf yapmak istemiyorum. Annem ‘Dur canım bir soralım, belki de yaşın küçüktür ama değilse ufak ufak başlarsın, ne güzel.’ diyor. Bu kadın da beni hiç rahat bırakmıyor! İS-TE-Mİ-YO-RUMMMM!!!”
“Ayran ve su. Annemin en çok bana içirmek istedikleri. Ayran severim ama meyve suyu da istiyorum.”
“Bugün benim dediklerim olacak annecim, okay?”
“Arabamızı yıkatıyoruz hemen tozlanıyor. Yıkamaları da çok uzun sürüyor. Ne yapmalı acaba?”
“Arabamız çok sıcak oluyor. Binince sıcak kokusunu almamak için burnumdan nefes almıyorum.”
“Ilıca Otel’in Aqua Park’ı çok eğlenceli. Orada vakit geçirmeyi çok seviyorum ama annem beni hep denize sokmaya çalışıyor… Bu kadın da…”
İşte Maya’nın Çeşme hayatından kısa kısa notlar. Kimi zaman benden çok şikayetçi, kimi zaman benimle olduğu için çok mutlu.
Minik elleri ile bana ev işlerinde yardımcı oluyor, arabadan eşya taşımamda destek oluyor, sırtıma güneş kremimi minik elleri ile sürüyor.
Her şeyden önemlisi arkadaşları, anneleri, anneanneleri, dedeleri, kocaman bir grup içerisinde gelişiyor, yeni kişilerle tanışıyor, sosyalleşiyor.
Burada çok da bir düzen yok, olmasını da isteyen yok. Bu da kızıcığa iyi geliyor sanki. Kurs, ders, eğitim olmadan, yazı yaz gibi yaşayarak, kimi zaman sıkılarak, sıkılınca kendine yapacak bir şeyler bulmayı öğrenerek, bol bol yüzerek geçiriyor günlerini.
Her yerin birbirine yakın olması, çeşit çeşit plajların bulunması, bol gezecek yer olması benim keyfine düşkün Boğa burcu miniğimin hoşuna gidiyor. “Bugün nereye gidiyoruz?” sorduğu sorulardan ilki.
Kum taneleri, dalgalarla oynanan oyunlar ve sıcacık dostluklar ile Çeşme’de geçen günler. İşte o minicik kalp için mutluluğun tarifi.
Mutluluk tariflerinin tüm minikler için bollaşması, çeşitlenmesi dileğiyle…
Category: Çocuklu Olmak, Günlük Hayat
2 Comments