İnsanın hayatında pek çok kare var bence. Hani söylenen doğruysa, ölüme yaklaştığı an film şeridi gibi akar ya yaşadıkları, yaptıkları, yapamadıkları,… İşte bence o an, kareler hâlinde akıyor. Sanki her biri bir resim karesi.
Ölmeye gerek yok aslında, 40 yaşıma geldiğim şu sene yaşananları, yaşanmayanları sorguladığım, adeta bugüne kadar olan biteni analiz ettiğim bir döneme girdim. İş 40 yaşında olmaktansa, hayatta bazı şeylerin, adeta taşların yerine oturmasıyla başlıyor aslında. Yoksa geçen sene bu hisler oluşmamış mıydı? Mutlaka başlaması birkaç sene öncesine dayanıyor.
İnsan yaşadığı kötü anları, zorlukları unutmaya meyilli aslında. Bazılarını unutamıyorum tabii. Biraz fil hafızası var. İyiyi de kötüyü de unutmayan bir yapım var. Ama zor anların üzerimden akıp gitmesine izin veriyorum artık. Eskiden daha bir takılırdım. Şimdi “Eh bu da geçer” felsefesi benim için yaratılmış diye düşünüyorum.
Neyseki güzel kareler daha çok hayatımda. Çok şükür. Çok şanslıyım bu anlamda. Pembe gözlüklerimin de katkısı var tabii bu kareleri görebilmem ve farkında olmamda, kalıcı olmalarında.
Şimdilerde bakıyorum kızıcığın da yaşam kareleri oluşuyor. Kalıcı olmaya başlıyor.
Öncelikle onu seven, kollayan, kapı gibi sağlam bir ailesi var. Kare 1.
Gerek bilgeliğiyle, gerek yumuşacık, sıcacık sevgileriyle aile büyükleri, teyzesi, eniştesi, amcaları, yengeleri var. Kare 2.
Dünyanın pek çok farklı ülkesinde ve Maya’ya beş dakika mesafede pek çok harika kuzenleri var. Kare 3.
Hem öğrendiği, hem eğlendiği, hem tecrübelerinin arttığı bir okulu, bu okulda ona sevgiyle emek veren öğretmenleri var. Kare 4.
Ve muhteşem arkadaşları var. Kare 5.
Şimdi Kare 5’te durmak istiyorum bir anlığına. Henüz yaş altı. Fakat o kadar kuvvetli arkadaşlıklar kurdu ki kızıcık, yaşına aldanmayın. Bu dostluklar bence kalıcı.
Birkaç gün önce geçirdiği ameliyat, ilk narkoz, ilk gece kalmalı hastene tecrübesi, ilk dikiş, ilk acılı pansuman ve yürüyememenin getirdiği korku dolu anlar. Tüm bu olup bitenler içerisinde onun yüzünü güldüren, arkadaşlarının en samimi şekilde göstermiş oldukları ilgiydi.
Sınıf arkadaşlarından gelen telefon, avaz avaz “Geçmiş olsun Mayaaaaa. Seni çok seviyoruuuuzzz!” diye haykırmaları ve o an Maya’nın yüzünde beliren hem mutluluk, hem şaşkınlık dolu yüz ifadesi…
Tek tek gelen telefonlar ve bu telefonlarda ona sorular soran, onunla gerçekten ilgilenen minikler.
Evine geldiğinde onu bekleyen muhteşem çiçek ve papatyalı kart.
Derken, sitemizdeki arkadaşlarının birer birer ellerinde hediyeleri, özenle hazırlanmış geçmiş olsun kartları ile kapımızı çalmaları,…
Minicik Serra’nın peş peşe iki gün gelip, Maya’yı yürümesi için cesaretlendirmesi, onunla vakit geçirmesi,…
Kendi arkadaşlarımızın ettiği telefonları saymıyorum bile.
Bu kare o kadar kuvvetli bir kare ki, kızıcığın hayatta sırtı yere gelmez. Dostluklar önemlidir. O da şu an bunu yaşıyor. Bilinçleniyor. Yanında arkadaşları olunca kendini daha kuvvetli hissediyor. Korkularından arınıyor ve hayata daha olumlu bakıyor.
İşte son birkaç gün içerisinde yaşadıklarımız bana bunları düşündürttü.
Kızıcığın kareleri oluşuyor. Olumlu ve renkli karelerin bol olması en büyük dileğim.
Diğerlerinin de üzerinden akıp gitmesine izin vermeyi nasılsa zamanla öğrenecek.
Aynen annesi gibi…
Category: Çocuklu Olmak, Günlük Hayat
7 Comments