Anladın mı?!

Çizgi çekerler

Kapı girişine PARK EDİLMESİN diye

Kendi başına apartman girişi olması karşı tarafa mesaj verememiştir çünkü

O ÇİZGİ şarttır

Bir süre sonra çizgi de yeterli olmayacaktır zaten

“TURUNCU”lar devreye girer

 

Özel saat dilimi koyarlar bebeklerin havuza girmesi için

Diğer saatler yetişkinlerin atrenmanı içindir

Ama kim takar ki bu kuralı…

O çocuğun BEZİYLE tam da bu ANTRENMAN SAATİNDE saatinde havuza girmesi gerekmektedir!

 

Araçlar karşı şeridi o kadar ihlal eder ki

Daracık yolu ayırmaları gerekir

Garip “TURUNCU”larla

 

Millet şehir içinde öyle fazla gaza basar ki

Yokuş yukarı çıkan araçlar için bile mantar gibi çoğalan hız YAVAŞLATICI TÜMSEKlerden yapmaları gerekir

 

ACİL ÇIKIŞ KAPISINI her önüne gelen kullanmaya başlayıp

Bir de çıkıştaki kapıyı olduğu gibi açık bırakıp

Bu da bir tehlike arz etmeye başladığında

Acil çıkış kapısını KİLİTLESEK mi diye düşünmeye bile başlarlar!!!

İşin geldiği noktayı düşünün

 

Kurallara saygı duymayan bir halk olduk. Kuralları bir tarafa bırakın, birlikte yaşadığımız diğer insanlara saygımız yok.

Dört yol ağzında gaza basan, yaya görünce yavaşlayacağına hızlanan sürücülerin çoğaldığı, arkasından gelen araçları kendi keyfi için yol ortasında durup bekletmekten çekinmeyen, uyarı kornası aldığında da “şekilli” küfür eden kadın/erkek insanların amip gibi arttığı bir ülkedeyiz artık.

Sanki benim güzel ülkem gitti, o güzel, misafirperver, sıcak, dost canlısı, aileye, eşe dosta saygı gösteren, başkasının canını yakmamak için itina eden güzel Türk halkı yok oldu.

Geleni tasvir bile edemiyorum. Kelimelerim yetmiyor.

Karşısındakiyle ilgili derdini sözel olarak çözmek yerine, sosyal medya vesilesiyle kendince “mesaj” veren garip bir anlayış hakim artık. O insanı seviyorsan her paylaşımını “like”, sevmiyorsan sessiz kal (ama takibe devam), nefret ettiysen, “block”. “Sana gönül koydum” tarzında bir yaklaşım yok artık.  Yapıcı değil, yıkıcı olmak var. Ak ya da kara var. Karşınızda yeni iletişim şekli. Hayırlı olsun!

Havalimanında güvenlik bantlarında önündekinin eşyalarını koymasını beklemeye bile tahammülü olmayıp, onun eşyaları arasına kendi eşyasını sıkıştıran

Her ortamda, her koşulda, hatta cenaze taziye kuyruğunda bile(!) önce ayağını ardından tüm vücudunu sizin önünüze koyup sıra kaynatmayı  kâr sayan bir kitleden bahsediyorum.

Uçakta arkadaşının yanına oturmak için başkasının koltuğuna el koyup, esas sahibi gelince de rahatlıkla, “Siz şu numaraya oturun. Ben arkadaşımla oturacağım,” diyebilen gayet eğitimli, son derece kültürlü gözüken bir insan seçkisinden bahsediyorum.

Geçsin diye kapıyı açık tuttuğunuzda bırakın teşekkür etmeyi, yüzünüze bile bakmadan geçen insanlar sürüsü, insanı yaptığı güzelliklerden mahrum bırakmak üzere programlanmışlar.

Asansörden inerken, “İyi günler” dediğinizde (eğer benim gibi ‘dersini almayıp’ hâlâ diyenlerdenseniz tabii) çok şanslı bir gününüzdeyseniz beş kişiden bir kişi belki hafif bir sesle, “iyi günler” diyecektir. BELKİ.

Gittiği restoranda ilk defa tanıştığı garsona, “Bana şunu getir, benim maden suyumun içine onu koy bunu koy…” diye senli benli hitap edip, bol talimat yağdıran “özel bir grup” örneklemeye çalıştığım. Aynı tutum mağaza görevlisi, güvenlik görevlisi,… gibi pek çok “hizmet sektöründe” olan kişiye de yapıldığına göre, bu yaklaşımda olanlara “hizmet sektörü”nde çalışanların “hizmetli” olmadığını anlatmak gerek diye düşünüyorum!

Eskiden birisine bir şey anlattıktan sonra, “Anlatabildim mi?” denirdi. Neden? Çünkü alçak gönüllü bir şekilde, “Sen mutlaka anlarsın da, belki ben iyi anlatamamış olabilirim” yaklaşımı vardı. Şimdi? “ANLADIN MI?!”  Hmmmm bir düşüneyim acaba anlayabilecek kapasitede miyim?
Bunlar inceliklerdi.. Tek tek yok oluyorlar. Üstelik pek çok kişi farkında bile değil.

“Karanlıkta esnerken bile elinle ağzını kapat” noktasından yüzünüze bakarak ağzını kocaman açıp küçük dilini bile görmenizi sağlamanın garipsenmediği bir ortamdayız artık.

İstenildiği kadar yollar turuncu dubalarla ayrılsın, park yerleri güzelce işaretlensin, trafik işaretleri isabetli şekilde yerleştirilsin, eğitici kitaplar basılsın, insanlara seminerler verilsin, iş uygulamaya gelince hep bir yan yol bulunuyorsa ve bu yan yolu alanlara izin veriliyorsa toplum hızla sosyal anlamda çöküşte olacaktır diye düşünüyorum.

Doğru ve yanlışın bu kadar karıştığı bir ortamda, herkes kendi doğrularıyla çocuklarını yetiştirirken, yeni nesiller birbiriyle nasıl iletişim kuracak acaba diye endişelenmeden de edemiyorum.

Tüm bunların nedenini ve nasıl başladığını ben tahmin edebiliyorum. Ya siz?

4 Comments

  1. Ebru
    Bu kadar mı tek çırpıda herşey anlatılabilir? Kendi aramızda konuş konuş, işte tüm çıplaklığıyla siz kelimelere dökmüşsünüz. Ağzınıza sağlık. Ve evet, çok ama çok endişeleniyoruz.
    Reply 7 May 2018 at 11:35
    • Benimle aynı şeyleri düşünüyor olan sizlerden güç alıyorum ben de :) İyi ki varsınız.
      Reply 22 May 2018 at 22:41
  2. İrem Elvan
    Bazen “böyle bir toplumda ezilecek bir çocuk yetiştirmiş oluyoruz, acaba yanlış mı yapıyoruz?” diye kendimle şüpheye düşsem de, elimden başka türlüsü gelmediği için “kendim gibi” yetiştirmeye çalıştığım çocuğumun yine “kendim gibi” biri tarafından yazılmış kitapları okuyabiliyor olmasını mutluluk verici buluyordum, bu yazınızı okuyunca bir kez daha mutlu oldum. Bilmem anlatabildim mi? ? Sevgiler..
    Reply 7 May 2018 at 12:49

Leave a comment

Leave a Reply to Defne Ongun Müminoğlu Cancel reply