Ailemizin Yeni Bireyi

Mayacık çok istiyordu.

Eh artık o dört yaşında. Daha bilinçli, bize destek.

Artık zamanı gelmiştir diye düşündük.

Veee…

Sizi ailemizin yeni erkeği ile tanıştırmaktan gurur duyarım:

KitKat!!!

İsmi okuyana kadar yeni bir bebekten bahsettiğimi sananlar parmak kaldırsın 🙂

Çoksa, yazının girişi amacına ulaşmış demektir 🙂

Hikâyemizin aslına dönersek, Mayacık gerçekten uzun zamandır bir kedi ya da köpek istiyordu. Ben de ona hep köpek bakımının zorluğundan bahsediyordum. Çocukken hem pek çok kedim, hem de ailemizin çeşitli fertlerinin (en başta da babamın) birbirinden farklı cinslerde köpekleri olduğu için neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorum.

Köpek için geniş alan lazım. Bizim minicik evde olacak gibi değil. Sonra köpeği tek başına bırakmak olmaz. Bir yere giderken ya yanınızda götüreceksiniz ya da uygun bir yere bırakacaksınız. Her gün aralıklarla gezdireceksiniz, eğiteceksiniz ki yanınızda dolaştırabilin,…

Anlayacağınız liste uzun.

Ama iş kediye gelince hayat biraz daha kolay. Fazla değil, biraz…

Maya köpekten vazgeçti ama baktı ki kedi için bir ümit var, bastırdıkça bastırıyor…

Sonunda biraz da vakit kazanmak için ona: “Mayacım eğer siteye bir yavru kedi gelirse ona sahip çıkabiliriz.” dedim.

Havalara uçtu bizimki.

Bu sefer başladı bunun hayâlini kurmaya ve herkese anons etmeye. Bir süre geçip de kedi medi gelmeyince bu sefer “Annecim bence kedi biz gece uyurken geliyor, sabah olunca gidiyor. En iyisi biz gece uyumayalım ki onu görüp alabilelim…” demeye başladı.

İş ciddi. Miniğimin aklı kedide…

Derken bir gün bahçede gerçekten minik bir tekir yavrusu bulduk.

Maya’nın haberi yok. Sitenin diğer çocukları süt vermişler, seviyorlar ama aileleri eve almalarına da izin vermemiş.

O gün sesimi çıkartmadım, düşüneyim diye. Fakat ertesi gün dayanamadım. Maya’yı elinden tutup kedi ile tanıştırdım. Veee işte artık bu minik kedicik bizim oldu.

Onu alıp balkonumuza getirdik. Balkondan istediğinde bahçeye atlıyor, dolaşıp geliyor.

Evin esas erkeği pek de kedici değil. Köpekleri seven, “Kediler de ne işe yarar ki?” diyen bir kişi. Kızının kocaman gözlerine ve istekli bakışlarına dayanamadı, kedinin gelmesine izin verdi ama şartları var: “Kedi içeri girmeyecek! Ve ondan birşey beklenmeyecek!!!”

Tamam. Zaten balkon kocaman. Eh bahçeye de çıkabiliyor…

Ertesi gün siteden birkaç çocuk, Maya ve ben veteriner ziyaretimizi gerçekleştirdik.

Veterinerimiz pek konuşkan, anlattıkça anlatıyor. Çocuklar sıkıldı, Maya yoruldu, bana sıcak bastı… Ama öğrenmek lazım. Benim zamanımda kedilere ekmekli süt verirdik. Büyüyünce de yemek artıklarımızı bir yoğurt kasesine koyardık, onlar da afiyetle yerdi. En fazla yaptığımız medikal işlem pire tozu serpmekti.

Şimdiyse hemen bir iğne oldu, kistelere karşı. Bize hastalık bulaşmasın diyeymiş, hem de kediyi koruyormuş.

Sonra iki ay geçerli olan bir pire damlası damlatıldı. Yaşına, kilosuna bakıldı. Aşı karnesi bile var!

Malzemeleri alındı (kum kutusu ve kumu, taşıma kutusu, mama – öyle süt falan verilmezmiş, kediye bir faydası yokmuş, tam tersine zararı varmış-, çıngıraklı tasma,…) ve ardından veterinerimiz kediye yapılan iğnenin işe yarayıp yaramadığını anlayabilmek için üç gün sonra dışkısından bir örnek istedi!!!

O ana kadar ciddiyetimi ve sabrımı korurken, bu son istekle gülmemek için kendimi bayağı bir tutmam gerekti. Ama artık o da ailemizin bir bireyi ise denilen yapılacaktı.

Aynı günün öğledensonrası ise Maya’nın aşısı vardı doktorunda. Sabah kedicik, akşam Mayacık 🙂

İşin komik tarafı Maya’nın doktoru da idrar ve dışkı örneği istemesin mi?
Akşam telefonda durumu anneme anlatırken artık kendimi tutamıyordum…

Annemden gelen yorum ise “Hah! Bir bu eksikti!!!”

Neyse efendim, kedimizin örneğini veremedik zira kendisi çok temiz olduğundan işini bahçede uygun bir köşeye yapıp, eve öyle geliyor, kum kutusunu kullanmıyor. (Maya’yı bu kadar kolay eğitememiştik bu arada…)

Bir de tam bu sıralar bizim seyahat durumları var. Kedicik balkonda kalır, bakımını sağlarım, orada uyur diye düşünürken, bahçedeki iki büyük kedi onun yemeğine musallat olunca işin rengi değişti. Aldı mı beni bir panik… Hay Allah ne olacak kedicik? Ne kendini ne de yemeğini koruyabiliyor, daha minicik…

Tecrübeli komşulara sordum, güvendiklerimden fikir aldım… Tüm bunlar olurken sevgili eşimde müstehzi bir ifade… “Memnun musun kedi aldığına?” diyor ara ara…

Olsun, asla böyle bakışlar ve sözler beni caydıramaz. Elbet bir çözüm bulunur diye düşünürken gözüm bizim Leyla’ya ilişti. Leylacık kediden çekiniyor. Ama KitKat öyle şeker ki o bile dayanamayıp oyun oynatıyor ona.

Minik bir sesle “Leylacım, sen bakabilir misin KitKat’e Mengü Bey’de bize katılınca? Topu topu altı gün, göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Hem o da sana arkadaş olur, oynatır eğlenirsin :)” diye teklifte bulundum. Miyavlıyorum adeta sevgili yardımcımıza…

Önce hafiften gönülsüz kabul etse de sonra baktım bayağı program yapmış nereye koyacak, nasıl taşıyacak diye.

Tatil öncesi bir aşısı var KitKat’in. Karma aşı. Onu yaptırdık, veterinerimizden yeni beslenme ve bakım talimatları aldık. Bunları Leyla ile paylaştık. Söyleneni anlamasa da durumu idare etmek için kafa sallama alışkanlığı olduğundan, detayları bir de yazılı verdik…

Anlayacağınız bayağı bir organizasyon söz konusu…

Eve girmesi yasak olan iki aylık kedimiz, evin esas erkeğine kendisini yavaş yavaş sevdirmeye başladı. Maya ile tatilimize başlamadan önceki son gecemizde KitKat de kanepede eşimin yanında oturuyor, bir patisi onun kolunda, bilgisayarda yaptıklarını takip ediyordu.

Ayrıca esas erkekten sizlerle paylaşmak için fotograf istediğimde gelen resimler kedinin evin i-çe-ri-sin-de (!) olduğunu gösteriyordu 🙂

Yani sanırım bu sıkı yasak da delindi, en azından iki aylık bir miniğin pati darbesi ile yırtıldı…

Şu an tatildeyiz ama aklımız kedimizde. Maya “Biz dönünce KitKat ne kadar sevinecek değil mi annecim?” diye dolaşıyor etrafta.

İşte hayvan sevgisinin ve sorumluluk bilincinin temeli dört yaşında atılıyor bizim evde… Ben ise çocukluğumda yaşadığımın sıcacık duyguların şimdi de kızım tarafından tecrübe ediyor olmasından dolayı çok ama çok mutluyum.

Çünkü hayvan seven insan sanki daha bir insan…

Leave a comment