Hayatın Rengi: 100 Y 60 M

Tuba Şamlı Atilla.

Çok sevdiğim arkadaşım Yonca Muslubaş bizi sosyal medya üzerinden tanıştırmıştı. Bir süre sonra Tuba ile bir kahve için buluştuk. Karşımda ışıl ışıl, heyecanlı, yaptıklarını ve yapmak istediklerini nefes almadan sıralayan biri vardı. “Sizin için çizim yapmak istiyorum! Mutlaka yapacağım!” dedi. Bir kahkaha attığımı hatırlıyorum 🙂

Ancak o esnada elimdeki projeler çalışılmaktaydı. Öte yandan onun kendisi için çizdiklerine bayıldım! Hatta biri için, “Bu sessiz kitap bile olabilir,” dedim. O kadar şirindi. Bir süre sonra beraber Artemis ekibine sunduk veeee o şimdi Artemis Yayınları’ndan çıkmak üzere.

Nihayetinde benim Çılgın Söfçüler Tuba’ya kısmet oldu. Bu onların da şansı. Tuba onları benimsedi, onlar da onu sevdiler, hem de çok. Çizimler harika oldu.

Çılgın Sörfçüler’in çizimlerini teslim ettikten sonra Puduhepa için kapandı. Puduhepa’yı size fikir annesi Renan anlatmıştı. Şimdi de bu fikri somut hâle getiren Tuba’ya kulak verelim.

Tubacığım 0 km.Bızdıklar okurlarına kısaca kendinden bahseder misin? Kimsin, neler yaparsın?

Seve seve Defne’ciğim… Ben çizerim. 🙂  İşin şakası bir yana gerçekten elim kalem tutuğundan beri çiziyorum. İlkokul arkadaşlarım bile beni “O, çizerdi.” diye hatırlıyorlar. Yol baştan belli olunca Liseyi İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü’nde, Üniversiteyi Mimar Sinan Üniversitesi Grafik tasarım Bölümü’nde okudum. Uzun yıllar boyunca Uluslararası Reklam ajanslarında sanat yönetmenliği ve yaratıcı yönetmenlik yaptım. İlk oğlum doğduktan sonra hayatımın yönü değişti. Home office çalışma disiplinine geçtim. Kağıda kaleme tekrar kavuştum diyebilirim. Serbest tasarımcı ve illüstratör olarak çalışıyorum. En eski hayallerimden olan çocuk kitapları yaratım sürecine bu yıl itibariyle dahil oldum.

Çizim, tasarım senin için ne ifade ediyor? Senin dünyanı bize canlandırır mısın?

İnsanların 4 ana yaşam unsuru varmış. Barınmak, beslenmek, uyumak, üremek. Benim 5. O da çizmek. Çizmek ve tasarlamak bu dünyadaki terapi alanım ve varoluş yerim diyebilirim.

Bu yüzden sokakta yürürken çok yoruluyorum çünkü her gördüğüm tabeladaki harf aralarını bile düzeltesim var. 🙂

Zihnim genelde ikiye bölünmüştür, bir tarafıyla günlük işleri planlar yapar sonuçlandırırım, diğer tarafta hep bir akış var görseller, resimler, sözcükler, cümleler, hayaller, kısa filimler gibi… kağıdın karşısına oturduğumda zihnimin öteki tarafı susar ve ben o akışta hipnotize olmuş gibi kaybolurum. Aç, susuz, uykusuz saatler geçer gider. Ama başımı kaldırdığımdaki tokluk hissi herşeye bedel…

Sevgili Renan Tan ile Puduhepa projesinde buluştunuz. Sen Puduhepa’nın hayata geçmesinde büyük emek verdin. Nasıl bir süreç oldu? Neler yaptın?

Aslında bu sorunun cevabı bende çok uzun ama sıkmadan anlatmaya çalışayım.

Bir gün çok sevdiğim eski bir arkadaşım Evrim aradı hatta o an senin kitaplarını çiziyordum. -Çılgın Sörfçüleri 🙂 Sevgili Renan’ın bir projesi için çocuk kitabı illüstratörü aradığını, bana yönlendirdiğini söyledi. Renan aradığında Çılgın Sörfçüler bitmeden başka bir kitap çizemeyeceğimi her iki kitaba da haksızlık olacağını söyledim. Renan sağolsun bana güvendi ve beklerim dedi.  O hafta Renan’la buluştuk bana projeyi anlattı, Puduhepa ve Kız Kardeşleri Projesi’ni duyup da etkilenmemenize imkan yok. Benim iki oğlum var ama ben bir kadınım, ben de bir kız çocuğuyken okulda, sokakta, büyürken sonra iş hayatında bir kadın olarak mücadele verdim. Bütün dünyada bugün 21.yy da hala kadınlar eşit maaş, doğum izni, süt izni, kılık, kıyafet, araba kullanmak, okumak hatta yaşamak için mücadele veriyorlar. Demek ki gidilecek daha çok yol var.

Renan o gün ofisinde Puduhepa’nın bez bebeğini bana gösterip detayları anlatırken, ben zihnimde Puduhepa’yı hissedip karakteri oluşturmaya başlamıştım bile, kitabın bir cümlesini “bir varmış biri varmış “ ı zihnimde duymuştum.

Hikayemizin kahramanı gerçek bir kadın. Ama tarihin sayfalarında maalesef fazla net bilgi yok. Bu yüzden daha derin araştırmam gerekiyordu Hitit kültürünü, günlük hayatı, bayramları, dinleri, tanrıları… II.Ramses Dönemi Mısır sanatını ve kitapları da inceledim çünkü bu iki uygarlık birbirleriyle savaşıyor, yazışıyor ve en sonunda tarihi Kadeş Antlaşmasını mühürleriyle imzalıyorlar.

Sanat tarihi her zaman bugüne ışık tutar, bu yüzden kitabın içindeki çizimlerde Hitit rölyeflerinden, vazolarından, takılarından, yapıtlarından, heykellerinden okumalar yaparak illüstrasyon dilime yön verdim diyebilirim. Seçtiğim boyama tekniği de aynı şekilde bu kitabın ruhuna göre seçildi.

Bu süreçte başına ilginç/komik bir şeyler geldiyse bizlerle paylaşır mısın?

Bir kitaba başlarken önce bir akıl haritası yaparım. Sonra ilk iş karakteri tasarlamaktır. Onu canlandırmak için yaşıyor gibi hayal ederim. Nasıl yürür, nasıl konuşur, saçını nasıl tarar,nasıl bakar,mimikleri ne olur gibi.

Puduhepa’nın taslak çizimlerinde Hitit, Mısır, Mezapotamya heykellerini ve büstlerini inceledim. Yüzünün anatomik özelliklerini netleştirip farklı bir karakter yaratmak için.

Kitap basılıp da eline alanlardan bana kendi yüzünü mü çizdin diye soranlar oluyor. Benim de atalarım Mezepotamya’dan göçmüşler diye utana sıkıla cevap verirken buluyorum kendimi.

Kendinle ilgili başka yeni projeler var mı ufukta?

Hikayesi bana ait olan acayip tatlı bir o kadar da huysuz bir karakterimin ilk kitabı çok yakında Artemis Çocuk’tan çıkıyor olacak. 4-5 yaş için hazırladığımız serinin devam kitapları için çalışıyor olacağım. Ve tabii ki zihnimde uçan diğer hikayeleri gerçekleştirmek için yazıp çizeceğim.

Son olarak yaşam bir renk olsaydı, ne renk olurdu? 

Kesinlikle 100 Y 60 M 🙂 en sevdiğim turuncu.

Leave a comment