“Yalan kaçmış kulağınıza!” diyor doktor.
Yalana bakıyorum.
Küçücük bir şey gibi görünüyor.
“Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? Hangi yalan peki?” diyorum.
“Durun bekleyin” diyor doktor. “Dikkatli olmamız lazım.Tekrar kulağınıza kaçabilir. Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız.”
Yalanı tüpün içine koyuyor.
Kapağını da kapıyor tüpün.
Serbest kalıyor yalan.
“Seni seviyorum” diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.
“Yalanmış ha?” diyorum.
Kulağım bile anlamış, kalbim hâlâ anlamıyor…
Yukarıda okuduğunuz, Evren Yiğit’in “AŞK YÜZÜNDEN” isimli kitabındaki “Kulak Kaşıntısı” başlıklı hikâyesinden bir alıntı.
Beni çok etkiledi. Öylesine ki yazının başlığı kendi kendine yerleşiverdi.
Bazı yalanların gerçek olmasını isteriz ya hani… Kalbimiz öyle ister.
Ah o kalbi dinlemeseniz belki de hiç hayal kırıklığı yaşamayacaksınız. Ama kalp bu. Dinlemez, dinletmez. Tüm benliğiniz yalanı bilir de, kalbe kabul ettiremez.
Çok tanıdık geldi bana. Duygu yüklü.
İşte onun için sizi bu çok yönlü yazar ile tanıştırmak istedim.
Ve karşınızda sevgili Evren Yiğit.
Sevgili Evren, öncelikle 0 km.Konuklar’a misafir olduğun için çok teşekkürler!
Şimdi kendini tanıtır mısın diyeceğim ama yaptıklarını anlatmaya sayfalar yetmeyeceğinden korkuyorum 🙂 Yine de neler yaptığını anlatabilirsen çok seviniriz.
🙂 Merhaba!
Beni bu güzel siteye konuk ettiğiniz için teşekkür ederim.
Ben bir yazar, televizyoncu ve çocuk medyası uzmanıyım aslında kısaca. Çocuklar ve yetişkinler için kitaplarım var. Televizyonda program formatları tasarlıyorum, çizgi film, çocuk programları, film, tiyatro yazıyorum, yetişkinler için TV programları yapıyorum, bazen de sunuyorum.
Uzmanlık alanım daha çok çocuklar için “kaliteli içerik” üretilmesi, bununla ilgili danışmanlık veriyorum. Kimi zaman da atölye ve sunumlarla, deneyim ve bilgilerimi yazmayı seven kişilerle paylaşıyorum. Tabii, çocuklarla ilgili sosyal sorumluluk projeleri de hayatımın olmazsa olmazlarından.
Bu kadar farklı ve bu denli hassas konulara el atabilmek için insanın nasıl bir eğitimden geçmesi gerekiyor?
Yaptığımız işlerin arka planında eğitim ve bilginin olması çok önemli. Bende aslında sürekli bir öğrencilik hâli devam ediyor. Bilgiye aşığım.
İlk mezun olduğum bölüm Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı, sonra Bilgi Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde yüksek lisans yaptım. Hollanda Yükseköğretim Enstitüsü’nün özel bir programıyla “Erken Çocukluk Gelişimi” dalında bir diploma aldım. Geçtiğimiz senelerde ise, yurtdışında çeşitli üniversitelerden “Çocuk için yazmak”, “Çocuk Psikolojisi”, “Çocuk Davranışları”, “Hikâye Anlatıcılığının Geleceği”, “Olumlu Psikoloji” gibi pek çok başlıkta ders ve sertifikalar aldım. Şu anda ne güzel ki, internet bize istediğimiz konuda kendimizi geliştirebilmemiz için sonsuz olanaklar sunuyor.
Bir de bize “Evren Yiğit” kimdir faslını anlatır mısın? Kitaplarına baktıkça senin ne kadar “derin” bir insan olduğunu gördüm. “Evren Yiğit”in dünyası nasıl bir dünya?
Benim yıllar önce mizah dergisinde yazarken edindiğim bir takma adım var: Denizkızı. Hem annemin adı Deniz olduğu için, hem hayalciliğe ve yaratıcılığa çok kıymet verdiğim, hem de hayatın masalsı yönünü algılamayı çok sevdiğim için böyleydi bu. Hâlâ da değişmedi.. Bilinç ve duygu denizlerinde yüzüp yeni fikirler yakalamayı seven biriyim ben. Bir de kalbiyle dinlemeyi, coşkuyla sarılmayı, çocukları, insanları, doğayı, hayvanları, bilgiyi, öğrenmeyi seven biri…
Hem küçük çocuklara, hem yetişkinlere hitap eden kitapların var. Bu geçişlere nasıl karar verdin? Genelde ya biridir, ya diğeri…
Benim için öncelikle var olan şey “yazmak” oldu. Bir de tabii kitaplara olan sevgim. Çocukken daha okuma yazma bilmiyorken evdeki teybin “kayıt” tuşuna basıp hikâyeler anlatıyordum. Sonra okuma yazmayı öğrenip, kitaplarımı kendim okuyabilmeye başlayınca bir anda kendimi yazarken buldum. İlk romanımı sekiz yaşında yazdım, tabii o dönemde basılmadı ama benim yazı yolculuğum bundan sonra hep devam etti. Şimdi hem farklı kitlelere yönelik, hem de kitap, televizyon, film gibi farklı mecralarda yazmam belki bu yolculuğun ben çok küçükken başlamasından ve yazıya olan aşkımdan kaynaklanıyordur.
“İpek ve Maceraları” serisinde her kitabın arkasında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden bir alıntı var.. Buna bayıldım! Çocuk hakları konusunda başka çalışmaların var mı?
Çocuk Hakları Sözleşmesi, çok önem verdiğim ve çocuklar için yaptığım her şeyin arka planında bana çerçeve çizen metinlerden biri. Çocukların sağlıklı büyüyebilmesi, gelişebilmesi için gerekli olan şart ve durumları tarif eden, dünyada en çok ülke tarafından imzalanmış olan insan hakları bildirgesi. Türkiye de 1990 yılında imzalamış. Çocuk için çalışan herkesin başucunda bulundurması gereken bir kaynak. Çocuk hakları konusunda TRT’de çocukların kendilerinin çektikleri filmlerle haklarını anlattıkları “Bir Dakika Bir Dünya” diye bir program da yaptık (filmlere internet üzerinden ulaşabilirsiniz), çizgi filmlerde de işledik ama aslında genel bir çerçeve olarak her zaman ona bağlı kaldığımı belirtmeliyim.
Çocuk Hakları, herhangi bir işte “çocuğun öncelikli yüksek yararını” önemser, ben de her yaptığım işte kendime sorarım: “Bu yaptığım şey, çocuğun öncelikli yüksek yararını gözetiyor mu? Çocuklar için gerçekten yararlı mı?”
İpek ve Maceraları serisi ise, öncelikli olarak 5-8 yaş grubu için hazırlandı. Hayatlarında karşılaşabilecekleri olay ve sorunlara olumlu psikoloji yöntemlerini kullanarak nasıl yaklaşabileceklerini gösteren hikâyelerden oluşuyor ve her bir kitabın arkasında da o kitabın konusuna uygun olan çocuk haklarından birine yer verdik. Mesela, “Okulun İlk Günü” okula ilk başladığı gün İpek’in yaşadıklarına odaklanan bir kitap ve arkasındaki sayfada ise “her çocuğun eğitim hakkı” olduğunu yazıyor.
“Aşk Yüzünden” kitabındaki aşk hikâyelerin, kısacık ve içten anlatımlar beni çok etkiledi. Yaşanmışlıklardan çıkmış gibi her biri. Ne dersin?
Böyle düşünmenize sevindim. Bu, hikâyelerin okuyucuya geçebildiğini anlatan bir sahicilik demek bence. Yaşanmışlıklar tabii ki önemli ama dedim ya ben bilinç denizlerinde, duygu denizlerinde yüzen bir denizkızıyım ve her yaşanmışlık, herkesin yaşadığı şey beni etkiler, dönüştürür. Kimi zaman bir gazete haberinden ilham alırım, kimi zaman bir televizyon programından, bazen de bir arkadaşımın anlattıklarından… Kalbinizle dinler ve görürseniz, acıyı ve sevinci paylaşırsanız çok uzaktaki hikâyeler bile yanınıza geliverirler. Sonra da onları yazarsınız.
“Biri Varmış Biri Yokmuş” ise daha sanki hüzünlü hikâyelerden oluşuyor sanki. Öyle bir his bıraktı bende. Sence de öyle mi?
Biri Varmış Biri Yokmuş, yetişkinlere yönelik bir masal kitabı. Masalların dönüştürücü, iyileştirici, fark ettiren gücünü hikâyelerle birleştiren bir kitap. Kitabı yazarken masal ve psikanaliz metinlerinden çok faydalandım. Sonunda hepimizin kendi hikâyemizi, masalımızı yaşadığımızı anlatan arketiplerle dolu bir kitap çıktı. Bunun içinde herkese tanıdık gelecek kişiler ve hüzün, coşku, aşk, kırgınlık, cesaret ve iyileşme gibi kavramlar var..
Sen tabii sadece kitap yazmıyorsun. TRT ile çalışmaların var. Bu konudan da biraz bahsedebilirsen çok sevinirim.
Evet, uzun yıllardır medya üzerine çalışmalarımın büyük bir çoğunluğu TRT’de oldu. TRT 2 ve TRT Haber’de belgesel ve kültür-sanat programları hazırlayıp sunduktan sonra, TRT Çocuk’un açılmasıyla birlikte çocuk televizyonculuğu alanında yoğunlaştım. Çok sayıda program formatı tasarladım, çizgi film ve çocuk programları yazdım, senaryo ekipleri yönettim, danışmanlık verdim.
Çocuklarımıza çok yönlülüğü öğretmeye çalışıyoruz. Bir tek şeye takılıp kalmasınlar, ilgi duydukları farklı konularda deneyimler edinsinler. En azından ben bu şekilde bakıyorum hayata. Meraklı olmak, sormak, araştırmak ve mutlaka denemek. En büyük kazanımlar bu şekilde oluyor gibi geliyor. Hayat daha renkli, daha farklı, daha o insana özel oluyor. Sende de bu yaklaşım var sanki. Bu konudaki düşüncelerini de merak ediyorum.
Evet, kesinlikle. Merak çok önemli bir sözcük, merak ettiğiniz bir şeyin peşinden gidiyor, sonra onun hayatınızda yeni kapılar açtığına şahit oluyorsunuz. Bilgiyle ve eğitimle de kendinizi destekler, olaylara geniş bir açıdan bakar, gündelik yaşamın koşturmasına kendinizi bırakmaz, cesaretli ve istekli olursanız bir süre sonra kendi yolunuz oluşuyor. İşte o yol, bu dünyada bıraktığınız iz, onun güzel ve temiz bir iz olması ise ahlak ve vicdanınız.
Son olarak, bu çok yönlülük hâli ile bir sonraki adımlarından belli olanları bizlerle paylaşır mısın?
Geçtiğimiz yıl BÜMED’de (Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği), Çocuk Yazını’nın Büyülü Atölyesi adıyla yetişkinlere yönelik bir atölye çalışması gerçekleştirdik. İki ayrı seviyeden (temel ve ileri) oluşan bu atölyeden sertifikalarını alan katılımcılarla bu yıl çocuklara yönelik güzel sosyal sorumluluk projelerine başladık bile. Kasım’da yeni başlayacak olan katılımcılarla birlikte, ailemizi büyütüp çocuklar için pek çok “iyi” proje tasarlamak, bana göre önemli adımlarımdan biri.
Bir diğeri de, artık yurtdışında çizgi film ve projeler yapmak. Bunun için önemli adımlar attık bile. Umarım, güzel haberler veririm önümüzdeki günlerde size.
Category: Genel, Konuklarımız, Kütüphane
No Comments