Karanlıkta Diyalog Sergisi

2014’ün ilk yazısına sevgili Mine Küçük ile başlıyoruz. Son dönemde “0 km.Bızdıklar” pek çok yeni üye kazandı!!! (Yaşasııııınnnn :)) Bu nedenle Mine’yi size kısaca tanıtmak isterim.

Mine Küçük’ün uzmanlık alanı müzecilik ve arkeoloji. Çok kıymetli bir kişi. Gerek yurtdışında, gerek Türkiye’de konusunda aranılan, uzmanlığından faydalanılan biri.

Mine ile ilgili daha detaylı bilgiye “Müzecilik ve Bir Uzman” başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Sevgili Mine, bu yazısında bizi “Karanlıkta Diyalog” sergisine götürüyor. Çeşitli açılardan engelli olan kişilerle empati kurmakta, onlara kolaylıklar sağlamakta çok geride kalan ülkemiz için, bilinçlenme adına, bu serginin önemi büyük diye düşünüyorum.

Ve sözü Mine Küçük’e bırakıyorum:

“Karanlıkta Diyalog Sergisi”ne gittiğimden beri etkisindeyim. Herkese anlatıyorum.

 Sergiyi bir müze uzmanı olarak yazabilirdim ama böylesi içimden gelmedi. Serginin nasıl hazırlandığı ve sunulduğu konusu değil de hissettiklerimi yazmak istiyorum size. Çünkü serginin gizemi orada…

Sergi ziyareti boyunca karanlıkta geçireceğim sürede neler yaşayacağımı sadece tahmin ediyordum, ancak karanlık odaya adım attıktan sonra düşündüklerimin yanına bile yaklaşamayacak ilginç bir deneyim süreci başladı.

Elimde kör bastonu ile duvara tutunarak içeri girdiğimde ilk olarak, korkudan değil sadece aşırı duygu yoğunluğundan ağlama hissi oluştu. Ağlamadım ama gözyaşlarımın gözlerime dolduğunu ve yaktığını hissettim.

Sonra rehberimiz İlhan Bey’in -İlhan Bey de diğer rehberler gibi görme engelli- ‘sesime gelin’ dediğini duydum. Belki de en fazla kullandığım ve kaybetmekten korktuğum gözlerim yoktu artık. Hiç korkmuyordum. Tam tersine kendimi özgür ve huzurlu hissettim.

Nerede olduğumu beynime anlatmam kısa bir süremi aldı ve sonra da kendimi gören bir insan için ancak hayal olabilecek bu dünyaya bıraktım.  Karanlık bir dünyada dolaşıyordum ama kontrol elimdeydi. Ne ilginçtir ki,  güven duygusunu geliştirmek için yapılan, ‘gözlerini kapa arkadaşın seni dolaştırsın’ türü çalışmalardan hep rahatsız olmuşumdur ve bunu da başkasına güvenmemekle açıklamışımdır. Ancak sergide başkasına değil kendinize güveniyorsunuz.

Sergide ilk olarak bir parkın içinden yürüdük. İlk dokunduğum bir bisikletti, sonra ağaçlar ve parktaki sesler… bizi adeta büyük bir keşfe çıkan çocuklar gibi neşelendirdi.

Birbirimize sesleniyorduk: ‘Burada bisiklet var!  Burada köprü var!’

Pazara gittik, meyveleri ve sebzeleri dokunarak bulduk ve birbirimize söyledik.

Tramvaya bindik. Vapur keyfi yaptık, rüzgar yüzümüze vurdu, hafif hafif sallanarak yolculuğumuzu tamamladık. Bir evde misafir olduk, oturup sohbet ettik, televizyonda ne olduğunu anlamaya çalıştık.

İlhan Bey’e sorularımız oldu ve kendisi tüm içtenliğiyle sorularımızı cevapladı. Sonra en büyük keşiflerimizden biri duvardaki Braille alfabesi oldu. Her birimiz kendi baş harflerimizi bulduk hatta isimlerimizi tamamlamaya çalıştık.

Hele turun en sonunda bir kafede oturup ‘ses balonları’ haline gelen grubumuzun yaptığı sohbet ise çok içtendi. Sadece sese odaklı konuşuyorduk ve dikkatimizi dağıtacak hiçbir şey yoktu. Burada kendi hissettiklerimizi konuştuk ama yine İlhan Bey’e sorularımız oldu. O da bize, vaktimiz elverdiğince görme engelli biri olarak yaşadıklarını anlattı. Paylaşım gerçekten çok güzeldi ancak tur süremiz dolduğu için sergi salonundan ayrıldık. Rehberimize bu eşsiz deneyim için teşekkür ettik.

“Karanlıkta Diyalog Sergisi” Hakan Elbir ve çalışma arkadaşlarının gayreti ile açıldı. Detaylı bilgi için web sayfası: www.dialogistanbul.com

Sergi, 9 yaşından küçük çocuklara tavsiye edilmiyor, bireysel ziyaretlerde ise 12 yaşından küçük çocuklara bir yetişkinin eşlik etmesi zorunlu tutuluyor.

Tekrar sergiye gitme hayalleri kuruyorum. Rehberlerle konuşarak onların dünyasını daha fazla keşfetmek istiyorum. Çünkü hissediyorum ve biliyorum karanlık dünyaya ait öğreneceğim, anlayacağım çok şey var.

Leave a comment