Mine Küçük ile “0 km.Kültür” bölümümüzü başlatacağımızın haberini vermiştim bir süre önce. İşte ilk yazı geldi sevgili Mine’den. Miniklerinizi elinden tutup gidecekseniz ya da evinizdeki araştırmacı genç, kendisi müzeyi arkadaşları ile gezecekse, aşağıda yazılanları yanınıza almanızı öneririm 🙂
İstanbul’un simgelerinden biri olan Topkapı Sarayı 1924 yılında müze olarak açıldı. 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet zamanında inşa edilen ve yaklaşık 400 yıl Osmanlı Devleti’ne hizmet veren bu önemli sarayı, alanın büyüklüğü ve eserlerin çokluğu nedeniyle bir seferde gezebilmek oldukça zordur.
Unutulmaması gerekir ki müzeler defalarca ziyaret edilecek yerlerdir. Ailelerin çocuklarına hikâyelerini anlatarak ilgi çekici eserleri göstermeleri, çocukların merak duygusunu uyandırmaları ve araştırma yapmaya teşvik etmeleri müze ziyaretinin temelidir. Bu yüzden müzeleri bir seferinde baştan sona gezmek ve anlatma stresinden kurtulun.
Her birinin gelişimi ve ilgi duyduğu alanlar farklı olduğundan, Topkapı Sarayı’nın gezdirilmesi sırasında çocuğa ne kadar bilgi verileceği ebeveyn tarafından belirlenecek bir konudur; ancak konunun uzmanı olarak vurgulanması gereken bazı noktaları sıralamak isterim.
Topkapı Sarayı her şeyden önce oryantal bir saraydır. Avrupa saraylarından farklı olarak binalar avlular etrafında yer alır ve her avlunun farklı bir işlevi vardır. Topkapı Sarayı’nı dört avlu ve 16. yüzyılda eklenen Harem binası olarak beş bölümde inceleyebilirsiniz. Farklı dönemlerde hüküm süren padişahlar sarayda değişiklik ve eklemeler yaptırmışlar, ancak Dolmabahçe Sarayı’na taşınıldıktan sonra saray eskimeye yüz tutmuştur.
Birinci avlu: Çoğu kişi sarayın bilet alındıktan sonra girilen kapıdan başladığını düşünür, oysaki Topkapı Sarayı birinci avlusuna, Ayasofya Müzesi’ni döndükten sonra göreceğiniz Bab-ı Hümayun (Saltanat Kapısı) kapısından girilir. Bu avluda hastane, bir zamanlar cephanelik olarak kullanılmış Aya İrini Kilisesi, saray fırınları, darphane, muhafız alayı, odun depoları ve bahçeler yer alırdı.
İkinci avlu: Biletlerinizi aldıktan sonra girdiğiniz Bab-üs Selam kapısı sizi ikinci avluya götürür. Saraya bir Ortaçağ kalesi görüntüsünü veren kapının iki yanındaki kuleler 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından ekletilmiştir. Burası devletin ve hükümetin yönetim merkezidir. Yaklaşık 10.000 kişiyi rahatlıkla alabilen bu avluda sadece sultanlar at binebilirdi ve halktan resmi işi olanlar, özel ödeme günlerinde maaşlarını alan yeniçeri temsilcileri, elçi kabulleri, devlet törenleri burada yapılırdı. Sultanların katıldığı tören ve olaylarda imparatorluk tahtı bu avlunun diğer yanındaki kapının (yani üçüncü avlu girişinin) önüne yerleştirilir ve bir saygı ifadesi olarak tüm katılanlar elleri önlerinde kavuşmuş olarak dururlardı.
Bu avluda hayal gücünüzü kullanıp nasıl bir ortam olduğunu anlamaya çalışın. Hayal gücünüzün yanı sıra bu avludaki kabul törenlerini anlatan minyatürlere bakmanız da çok faydalı olacaktır. Burada mutlaka görülmesi gereken kısımlar ise şöyle sıralanabilir: İlki avlunun sol tarafındaki Divan-ı Hümayun, yani kabinenin toplandığı yer. Devletin tüm kararlarının alındığı bu ihtişamlı yerde sergilenen pek fazla bir şey olmasa da çocuğunuzla o günkü yönetimle bugünü karşılaştıracağınız önemli bir bölümdür burası. Buranın ayrı bir önemi de sarayın tek kulesinin -sarayın en yüksek yerinin- burada yer almasıdır. Tek girişi haremden olan bu kuleden bütün İstanbul gözlenebilirdi. 19. yüzyılda eklenen ve Adalet Kulesi adıyla da anılan bu kulenin sembolik anlamı ise tüm dünyaya hükmeden Osmanlı İmparatorlarının bu kuleye çıktıklarında tüm halkını görebilmesi ve onlara adalet dağıtmasıydı.
Mutfak bölümünde dünyanın 4. büyük Çin porselen koleksiyonu bulunur ve daha da önemlisi sultanlar bu porselenleri günlük hayatta kullanmışlardır. İmparatorluğun ihtişamını anlamanız için bir veri daha! Ayrıca dünyanın en büyük Seladon koleksiyonu yine Topkapı Sarayı’ndadır. Seladon zümrüt yeşili renkli bir tür porselendir ve inanışa göre Seladon bir kabın içine zehirli bir yiyecek konulunca kabın rengi değişir. Sarayda zehirlenmelerle ilgili entrikaları düşününce bu inancın nedeni anlaşılabiliyor.
Harem: Küçük iç avlular etrafına serpiştirilmiş 400 kadar odadan oluşmuştur. Sultanın annesi, kız, erkek kardeşleri, ailenin diğer fertleri ve geniş aileye hizmet eden cariye ve harem ağalarının bulunduğu özel bir bölümdür. Harem sanıldığının aksine cariyelerin sultanlar için bekletildiği hapishane gibi bir yer değil, onların ders aldığı disiplinli bir okuldu.
Üçüncü avlu: Burası Bab-üs Saade denilen, Ak Hadım Ağaların kontrolünde olup ancak özel izinle geçilen ve Sultanın özel avlusuna girilen avludur. Saray Üniversitesi, Taht Odası, Sultanın Hazine Dairesi ve Kutsal Emanetler Bölümü bu kısımda yer alırdı. Giriş karşısındaki taht odası hizmetkârları, güvenlik nedenleriyle sağır ve dilsiz kimselerden seçilirdi. Hazine Bölümünde sergilenen dünyanın 7. büyük elması -etrafı 49 tane pırlantayla çevrili- Kaşıkçı Elması ve genellikle tören kostümlerinin sergilendiği Sultan Kostümleri Bölümü, zengin saat koleksiyonu, sultan portrelerinin yer aldığı binada belgeler, kitaplar, minyatürler, yazı takımları gibi kıymetli eserler ve sultanların yağlı boya tabloları, Kutsal Emanetler Bölümünde ise 16 yüzyılda Mısır’ın fethini takiben saraya getirilen İslam’ın kutsal emanetleri görülmeye değer.
Dördüncü avlu: Sarayın üçüncü avlusundan koridorlar aracılığıyla Bağdat, Revan ve Mecidiye köşklerinin yer aldığı dördüncü avluya geçilir.
Topkapı Sarayı masalsı bir anlatımdan detaylı obje anlatımına olanak veren bir müzedir. Basılı ve internet ortamında bulacağı bilgiler doğrultusunda çocuğunuzdan mümkünse derslerine paralel bir tur hazırlamasını isteyebilirsiniz. Ya da zehirli yemek konunca rengi değişen kaplardan birkaç kaşık için elindeki değerli elması satan adama kadar uzanan masallar anlatabilirsiniz.
Nerede Mola Versek?
Müze ziyareti sırasında ikinci avluda yer alan Müzenin Kahvesi’nde sıcak bir içecek molası verilebilirsiniz, hele bir de mehter takımının konserine rast gelirseniz büyük bir keyif oluyor. Müzedeki lokantalar yemek saatlerinde biraz kalabalık olsa da Konyalı yemek için güzel bir mekân. Eğer dışarıda oturursanız bir zamanlar sultanların izlediği Anadolu yakası manzarasını sizler de izleyebilirsiniz.
Hangi Günler Gidebiliriz?
Topkapı Sarayı Müzesi birçok müzenin aksine Salı günü kapalı. Açık olduğu günlerde 09.00-17.00 arası hizmet veriyor ama bilet satışı en son 16.00’da bitiyor. Harem için gerekli bileti sarayın içinden alıyorsunuz. 09.00-16.00 arası Harem ziyarete açık. Müzenin Mutfak Bölümü restorasyon nedeniyle şu an kapalı.
Ne Okusak?
Müze ziyareti öncesi ya da sonrası çocuklarınıza Topkapı Sarayı ile ilgili iki tane kitap tavsiye edebilirsiniz.
Nuran Turan’dan “Uzaylı Çocuk Ulya Topkapı Sarayı’nda” ve Firuzan Gürbüz’den “TomTom Mahallesi Çocukları”, “Topkapı Sarayı’ndan Kaçış”.
Benden ufak bir not: Müze turunuza başlamadan önce Müze Kart edinmenizi öneririm. Pek çok müzede geçerli. Tek sefer 30 TL ödeme yapıp sonrasında 12 ay içerisinde defalarca giriş yapabiliyorsunuz. Bazı müzeler kapasitelerinin azlığı ve çok ziyaretçi alması nedeniyle bunun dışında tutulmuş. Bunlardan biri Topkapı Sarayı’nın Harem bölümü. Yine de müze severler için faydalı olduğunu düşünüyorum bu kartın.
Category: 0 km.Kültür, Faydalı Bilgiler
4 Comments