Sanatla Oyna

Sevgili Mine Küçük’ün “0 km.Kültür” için bu ayki konusu müze dışı. Bienal sürecinde Antrepo’da çocuklara sanatı tanıtan ve Mine’nin eğitiminden geçmiş ekipteydi sevgili Zozan Kotan. İlk görüşte tarzının, sanata ve çocuğa olan ilgisinin nasıl da onunla özdeşleştiğini gözlemlemiştim.

Kısaca bilgi vermek gerekirse, Zozan Kotan, Bilkent Grafik Tasarım bölümünden ikincilikle mezun olmuş.  “Sanatla Oyna” Çocuk Atölyeleri  çalışması sayesinde ise Bilkent rektöründen birincilik ödülü almış. 2011- 2012 yılları arasında New York’ta School of Visual Arts’ta  eğitim alıp, “Women Love the World” festivalinde  çalışmalarını sergilemiş.  

Türkiye’ye döner dönmez  13. İstanbul Bienali’nde hem rehber olarak çalışıp, hem de bienal için Sulukule Platformu zaman çizelgesini tasarlamış.  Şu anda Tasarım Atölyesi Kadıköy’de çalışıyor . 27 Mart’ta Salt’ın  “Atölye Serisi: Kamusalın Yeniden Keşfi” başlıklı programda Mimar, Akademisyen Aslı Kıyak İngin ile beraber çalıştay düzenleyecek.

Mine Küçük de bu ay sizlere  Zozan’ın harika bir projesinden bahsetmek istemiş. Proje sahibin ağzından…

Sanata farklı bir bakış açısı barındıran, alıştığımız eğitim sisteminden bizi uzaklaştıran bir çalışma onunki.

Bakalım sizler ne düşüneceksiniz. Keyifli okumalar…

Sanatla Oyna

Bu ay  sizlere Zozan Kotan’ın  bitirme tezi olarak hazırladığı ve şimdi bir proje haline donüştürmek istediği “Sanatla Oyna Çocuk Atölyesi”ni tanıtmak istiyorum.

Zozan, seçtiği  her sanatçı ve eseri için ayrı bir aktivite kullanmış ki, bu da çalışmayı son derece  öğretici ve eğlendirici yapıyor.

Sizlere detayları Zozan’ın ağzından aktarmak istiyorum:

– Zozan, “Sanatla Oyna Çocuk Atölyesi” nedir?

Projenin ilk hazırlanmış alt programı sanat tarihi eğitimi üstüne. Lascaux’tan Andy Warhol’a kadar çoğu dönemin ünlü eserleri ve sanatçılarını hatırlamak ve sürekli öğrenilen kodları var kılmak için her sayfası farklı aktivitelerden oluşan 65 sayfalık bir kitap referans alınmakta.

İlk aşamada;  bu kitap sayfaları belli ebatlarda basılarak çocuklara çizme ve boyama kalemleri ile dağıtılmakta. Onlardan beklenen, yazılan isteklere göre eksikleri tamamlamaları.

İkinci aşama olarak; üstüne karaladıkları, boşlukları doldurdukları, resimleri tamamladıkları sayfalardaki eserlerin orjinalleri hocaları tarafından gösterilerek sunum yapılıyor. Böylelikle sanatçılar ve eserleriyle bir bağ kurabilmeleri ve kendilerini önemli kılmaları sağlanıyor.

Son aşama ile; bu çalışmanın belgelenmesi ve kendileri tarafından arşivlenmesi hedefleniyor. Katılımcılar tarafından tamamlanan sayfalar, verilen bir çalıştay ile kitap haline getiriliyor. Böylece çocuk kendi sanat kitabını kendisi üretmiş oluyor.

– Bu çalışmanın amacını anlatabilir misin?

Çocukları düşünmeye başlamam, küçük bir diyalog ile başladı. Üniversitedeyken oğlu henüz 3 yaşında olan bir hocamın, “Zozan eve yetişmem lazım, oğlumun sanat dersi bitecek”,  demesiydi. O aile, çocuklarının alması gereken ilk ders olarak ”sanat eğitimini” uygun görmüştü.

Tam bu noktada aklıma böyle bir projeye geldi. Genellikle araştırma yaptığım alanlar görsel algı, görsel kültür ve bıraktığı izler oldu. Bu çocuk projesini geliştirirken de bu alanları dikkate aldım. O yüzden vereceğim atölye çalışması sadece bir karalama ve boyama çalışması değil, en önemli nokta, onların bu çalışmayı ve sanat eserlerini bellekte tutmalarıdır. Ayrıca görsel sanatlar eğitimi veren ilkokul öğretmenleriyle beraber de çalışmaktayım. Onlar atölye çalışması sonrası çocuklara karaladıkları sanat eserlerinin kimlere ait olduğunu anlatarak, çocukların bu sanatçılar ve eserlerle bağ kurmasını sağlamaktadırlar.

– Peki düşündüğün çalışmayı çeşitli uzmanlarla geliştirecek misin?

Projeyi geliştirmek için psikolog, sosyolog, tarihçi ve diğer birçok alandan eğitmenlerle beraber,  profesyonel bir ekiple çalışmayı çok istiyorum. Faklı disiplinlerle asıl amacına ulaşacaktır proje. Çünkü aslında deneysel bir çalışma.

Sanatla OynaBence bu projenin en güzel taraflarından biri akademik bir temeli  olması. Üstelik disiplinlerarası bir bakış açısı da katmak istiyorsun. Gelecek planların neler?

Gelecek planları olarak, bu kitabın Türkiye’nin her bir köşesine ulaşmasını istiyorum. Çünkü bu çalışma aslında küçük çaplı alternatif bir müfredat çalışması ve farklı bölgelerde, farklı kültürlere ve dünyalara ait çocuklarla çalışmak, projenin amacına hizmet ediyor olacaktır.

Şehirdeki çocuk, sanatı matematik  öğrenir gibi öğreniyor. İki kere iki dört değil sanat eğitimi. Ya da sadece bir karalama dersi veya flüt çalma dersi değil, daha ötesi.

Picasso’yu öğreniyor, hayatını biliyor. Sanki bir tarih dersindeki karakterin hayatını öğrenir gibi. Bir sıkıntı var bu konuda ve bunu kendim yaşayarak deneyimledim, gözlem yaparak, çevremi inceleyerek.

Unutuyoruz. Halbuki bu olmamalı. Algının gücüne çok inanıyorum. Çalışarak, sürekli beyni ısıtarak, unutmayabiliriz. Fakat yöntem sıkıntılı. Müfredat programlarının tek tip oluşu, her insan tipi için aynı şekilde verilmesi  bir sorun bence. Dünya değişiyor, teknoloji hayatımıza ivmenin, hızın önemini getirdi, tek tuşla birçok şeyi yapar olduk ve bu hızı doğru bir kanala akıtmak önemli.

Sanat eğitimi önemli, sanat eğitimi aldığım günlerde kendimde olan değişimleri biliyorum. Başka alanlardaki ilgimi, algımı gerçekten değiştirdi ve dönüştürdü.

– Kesinlikle haklısın Zozan. Ben projenin istediğin boyutlara ulaştığında çocukların algısının nasıl değiştiğine tanık olacağına inanıyorum. Çok teşekkür ederim ve sana kolay gelsin!

Rica ederim. Ben de teşekkür ediyorum.

Defne’nin notu: Zozan’ın bir hedefi de, öğrenen çocukların  başka çocuklar için fayda sağlamasına da imkan sunmak. Yani işin sosyal sorumluluk tarafı da var. “Atölye çalışmasında kullanılan kitabın müzeler tarafından satışa sunulup, her bir kitabın satışıyla Anadolu’dan bir çocuğun aynı kitaba sahip olmasını sağlayacak destekçilere ihtiyacım var”, diyor sevgili Zozan.

Tüm kalbimle bu projenin gerçekleşmesini ve yaygınlaşmasını diliyorum. Sanat, ülkemizde gelişmesi gereken en temel unsurlardan biri. 

Leave a comment